Her halde, Türkiye gündemini akli ve vicdani ölçüler ile takip eden herkes, müzakere çerçeve belgesine bu kadar ölçüsüz sevinilmesine ve sanki bir başarı varmış gibi başlık atan gazete ve yorumculara en çok Abdullah GÜL ün şaşırdığını anlamıştır.Çünkü sayın dışişleri bakanı müzakere çerçeve belgesinde birinci maddeden yirmi ikinci maddeye kadar olan tuzakları gördüğü için, söz konusu belgenin Avrupa Birliğini bağladığını,Türkiye Cumhuriyetini bağlamadığını ifade etti. Bağlar,bağlamaz tartışmasını bir tarafa bırakır isek ,sayın bakan müzakere belgesi içeriğinin Türkiye kamuoyu tarafından iyi karşılanmayacak bir belge olduğunu bildiğinden hemen gardını aldı çerçeve belge bizi bağlamaz ifadesini kullandı.Çünkü Türkiye kamuoyundan büyük bir tepki bekliyordu. Ki doğrusuda bu beklenti idi.
Fakat sayın bakan Türkiye ye dönüşünde ki havayı görünce her halde biraz şüphelenmiştir. Yoksa uçak arızalandı da yanlışlıkla Atinaya mı indik tereddüdü yaşamıştır.Böyle bir kamuoyu sevinci olsa olsa Yunanistan, bilemedin Kıbrıs Rum Kesiminde, hadi bilemedin Ermenistan da yaşanması gereken bir sevinçti. Ama yok maalesef Türkiye Cumhuriyetindeki bir takım medya her şeyi ters yüz edip bayram havası estirmiştir. Medyadaki bu sevinci gören bir çok vatandaş AB ye girdik değil mi? gibi sorular bile soruyor. Sanki diğer maddelerde hiçbir tuzak ve aleyhimizde bir durum yok ta sadece Avusturyanın imtiyazlı ortaklık dayatması varmış havası verildi bir güzel tiyatrosu oynandı ve buda aşıldı bayramı kutlanıyor.
Kendi kendime soruyorum bunlar AB sevdası uğruna muhakeme güçlerini mi yitirdi,yoksa artık Türkçe yi unuttular mı? Kendi gazetelerinde ve televizyonlarında yazıp okudukları Müzakerelerin başarısızlığı durumunda Türkiyenin en güçlü şekilde Avrupaya bağlı kalması sağlanmalıdır ın anlamı nedir? Türkçe yazılış ve okunuşundan anlamıyor iseler, İngilizceye çevirip okusunlar anlamı nedir diye? Hani imtiyazlı ortaklık yoktu. Bütün maddelerin ana teması Türkiye Cumhuriyeti devletinin yok etme planından başka bir şey değil.
Tabi bu arada müzakerenin de anlamı değişti.Çünkü Lüksemburg tiyatrosunda sadece dayatmacı AB ülkeleri müzakere etmiştir karşı taraf ise sadece imza atmak üzere salona alınmıştır.Buna da müzakere etme veya nasıl duruş ise dik duruş diyorlar.
Söylenecek tek söz Türk Milleti başta olmak üzere bütün bir insanlık yalan teslim. Ne o bir ses duydum sanki aldatan bizden değil diye.O da ne, söz bizim sözüm , fakat ağız bizim değil.
Abdulkadir KARAKOÇ