Gün geçmiyor Doğudan şehit haberleri gelmesin.
Eğer bu haberler AB veya ABD ülkelerinde olsa oranın halkı oradaki yetkili ve ilgiliyi sokakta gezmez eder.
Bizde ne hikmetse, ya ya ya, şa şa şa, şakşakçılığı çok olduğundan bu işlerin önünü alamıyoruz.
Belki bu hususta 20 kez yazdım.
Belki Çıktığım TV ekranlarında 50 kere dile getirdim.
Bir daha sesleniyorum.
Son 30 yıl içinde, özellikle son 10 yıl içinde, Doğuda PKK kurşunu ile şehit düşenlerin kimliklerini, aile yaşantılarını, mali durumlarını, atalarını dedelerini Allah rızası için araştırın.
Bakın bakalım bunların içinde bir tek zengin çocuğu var mı?
Güç sahibi insanın çocuğu var mı?
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, General, Albay, Binbaşı, Genel Müdür, Genel müdür yardımcısı, Daire Başkanı, İl müdürü, Emniyet Müdürü, Kaymakam, Belediye Başkanı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyesi, iktidar partisi il ve ilçe başkanı, Doktor, Eczacı, Mimar kısacası bu toplumda üst düzey bir tane arkadaşın çocuğu şehit olmuş mu?
Bu acıyı onlar yaşamış mı?
Hadi açıklayın bunu.
Yâda onların çocukları hep kız mı?
Bunların erkek çocuğu yok mu ki, şehit düşmediler?
Yâda şöyle soralım, Erkek çocukları var, askerlik yaptılar ama en dandik yerlerde, torpilli, kayırmalı, eli sıcak sudan soğuk suya girmedi
(!)
Siz ne anlıyorsunuz Allah aşkına bu olan bitenden?
Ben aklımı zorluyorum, ne vicdanıma uyuyor, ne yasaya kanuna bu işler
Ve sürekli aktarıyorum.
Ama anlamazlıktan geliniyor, işlerine gelmiyor.
Bakın dün 7 şehit daha verdik.
İnceleyin hepsi fakir, fukara, garip gureba ve yoksul ailelerin çocukları.
Bir tane içinde hali vakti yerinde insanın çocuğu yok.
Bu ülkeyi, vatanı, devleti, milleti, Allahı, Kur-anı, Bayrağı seven ve bu uğurda ŞEHİT düşen tek bu kitle mi var?
Yukarıda bahsettiğim, varlıklı, makam sahipleri sevmiyor mu?
Öyle ise niye o makamlarda oturuyorlar?
Bu anlayışta olandan devlete, millete, memlekete, insanlığa ne fayda gelir?
Bunları Allah rızası için sağlıklı düşünün.
Dağa bakın.
Dağdaki Eşkıyaya
PKKlı denen o çocuklara.
Onların içinde bir tane zengin, varlıklı aile çocuğu gösterin.
Onlarında hepsi fakir fukara, garip gureba çocuğu.
Yollarda gezinti yapan en lüks cipleri durdurun, içindeki adamın kimliğini kontrol edin, Kürt kökenli olduğunu göreceksiniz. Ve bakacaksınız ya müteahhit, ya işadamı, ya oldukça büyük paralı adam. Ama Kürt. Ve onun çocuğu dağda değil. İşin garibi onun çocuğu Askerde şehit de düşmüyor. Yukarıda bahsettiğim torpilli, kayırmalı takım içinde. Bir yolunu buluyor ya çocuğu askere göndermiyor ya da gönderiyorsa kıyıda kenarda askerlik yapıyor. Bunun neresinde adalet var, neresinde hakkaniyet var, neresinde insanlık ve medeniyet var?
Dağdaki çocuk da aç, garibandan
Bizim şehit düşen çocuğumuzda
Oynanan oyunu göremiyorsak, daha bu çileyi çok çekeriz biz.
Yazık günah.
Bu ülkede analar ağlamasın demek kolay. Ama ağlıyorlar.
Hem de 30 yıldır bu dandik kavgadan ağlıyorlar. Birileri cebini doldursun, birileri köşe olsun, birileri bu işten nemalansın diye bu analar ağlıyor.
Bu işin bitmesini istiyorsanız; Adalet, Eğitim, Sağlık hizmetlerini herkese ve her kesime eşit, tarafsız, ücretsiz, adil bir şekilde vereceksiniz. Bunu sağlayacaksınız.
Bu olursa, işte olur, aşta gelir, açlık ve yoklukla mücadeleyi de sağlam zeminde yaparsınız, yolsuzluk önlenir
Bu işin temelinde adaletsizlik, hakkaniyetsizlik yatıyor.
İnsanların fırsat eşitliği yok.
Gelirde adil bir dağılım ve paylaşım yok.
Eğitim alacaksınız halen okul- dershane- özel hoca üçgeninde soyuluyor oyuluyorsunuz.
Devletin kurum ve kuruluşlarında torpilsiz iş yürümüyor.
Bu ülkede halen sade vatandaş olmak çok zor
.
Sade vatandaş iseniz ikinci, üçüncü sınıf muameleye tabisiniz.
Bu anlayışın ortadan kalkması lazım
Bu dediklerim olması için ve herkesin adil, tarafsız, namuslu bir şekilde devlet hizmetlerinden faydalanması ve insanca uygarca yaşaması için, yürürlükteki siyasi partiler yasasını çok acil değiştirip DEMOKRATİK hale getireceksiniz.
Bunun ne alakası var diyeceksiniz.
Var var..
Hem de en büyük alaka orda.
Bu yasa ile arzuladığınız, istediğiniz, arlı namuslu kabul ettiğiniz insanları kendiniz seçip meclise gönderemiyorsunuz.
Oy vereceğiniz ve seçip göndereceğiniz isimleri kişileri Liderler, partilerin eğemen güçleri belirliyor liste yapıyor. Siz önünüze konana oy veriyorsunuz. Öyle olunca da ülkede sorunu çözeceğim, sıkıntıyı gidereceğim, uygarlığı en iyi noktaya getireceğim, açlık kalmayacak, yoksulluk kalmayacak, adil bölüşüm paylaşım olacak diye gidenler, başta liderlerine, sonra partideki eğemen güçlere daha sonrada kendilerine çalışıyorlar.
Ülkeye, devlete, millete, memlekete, vatandaşına çalışan bulmanız zor. Bu işlerin çözümü meclistir. Birilerine minnet duyarak, el ayak öperek o meclise gelirseniz nasıl hizmet vereceksiniz?
Biraz doğru oturup doğru konuşalım.
Olmaz kardeşim, olmuyor işte.
* Bu millet işsiz kalınca iş arıyor. İşçi alırken ilan veriyor. Şöyle okul mezunu olacak, böyle deneyimli olacak, şu işte uzman olacak, şu yabancı dilleri bilecek, Bilgisayardan muhasebeden anlayacak, Hırsızlık, dolandırıcılık ve daha başka suçlardan ceza almamış olacak, konuşması, diksiyonu düzgün olacak diye ilanlar veriyor.
Dikkat edin: Bu titizlik bir işyerine elaman alınırken gösteriliyor.
Gene dikkat edin: Bu millet, ülkesinin geleceğini, sofrasındaki ekmeğini, tabağındaki zeytini, Çocuklarının eğitimini, teslim ettiği milletvekillerini seçerken;
Bırakan uzmanlığını, yabancı dilini, bilgisini, bilgisayarını, okuma yazma bilip bilmediğini, hatta kiminin kimliğini bile araştırmadan, adını ve soyadını duymadığı insanlara, toplumda en yabancı ve en düzenbazlara, seçim yapıyorum diye, demokratik haklarını kullanıyor sanarak, gümbür gümbür oy veriyor. Bizi beş sene yönetsin diye, bunlara ülkenin namusunu teslim ediyor. Ben anlamıyorum, anlayan varsa bunu anlatsın. Bu nasıl millet, bu nasıl devlet, bu nasıl memleket?*
İşte işin özü o SİYASİ PARTİLER YASASI. O tam demokratik hale gelsin. Her şey düzelir. Görün bakın analar ne vatan evlatları doğurmuş. Onları gördükçe hayıflanacak ve diyeceksiniz ki, lan biz yıllar yılı kimlere oy vermişiz be! Kimler bizi yönetmeye talip olmuş, vay anasını be...
İnşallah beni doğru anladınız.
Bugünlük de bu kadar.
MUSTAFA GÖKTAŞ