Yemene bağlı Zımar kazasında Baş Tabip ola¬rak vazife almıştım. Bulunduğum hastanede yine mektepli bir veteriner vardı. Bağlı bulunduğumuz birliğin kumandam Alaydan yetişme, imzasını ya¬nında bulunan onbaşıya attıran bir paşaydı.
Sakalı omuzlarına, akar ve gözleri cehaletin bu. huzuru ile yanardı.
Doktorları, .emrindeki zabitleri çok . severdi.
Ama hangilerini? Alaydan yetişenleri. Veteriner arkadaşım Halit, kumandan tarafından bir gün hu ra alini)ör ye bit sohbet anında, mektepli ol¬duğunu ve mektepten yetiştiğini alaylı kumandana izaha çalışıyordu. Bu izah karşısında kaşlarını çatan kumandan, sakallarını sıvazladı ve dinamik kafasıyla veteriner arkadaşıma cevap verdi
Siz mektepliler hep cahilsiniz; dedi. Bir kaç gün sonra beni çağırdı. Artık arkadaşım HaIit’Ie konuşmuyordu.
— Sen, dedi. Tercümeyi halini bana baştan Ar anlat.
Bende ona Halepte Muzika çavuşuydum. Redif î Başçavuşluğunda bulundum? dedim. Redif kumanda¬nın teveccühünü güzeli yadımla kazandığım İftarı beni Istanbula tibbıye mektebine gönderdi. Mektepte bulunan Muhafız alayına yazıldım. Dokuz sene sonra, mektebin hocaları banâ dediler ki; sana bir kâğıt verelim sen artık hekimlik yapabilirsin diye¬rek elime bir kâğıt tutuşdurdular. Bende kâğıdı alır almaz Yemene geldim.
Anlattıklarımı bir neşe içinde dinleyen ku-mandan, benim adacıkta uydurduğum bu hikâyeye se-viniyor, cehaletine ortak çıkan bir cahile Kucak açıyor gibi vaziyet alıyordu. O ana kadar ayakta anlattığım bu masalı çok beğenen sakallı kuman¬dan, uzun bir maşallahtan sonra, belli… Sen o puştlara benzemiyorsun. Otur da devam et, tercü¬meyi haline, dedi.
O an îstanbulda 29 Mart vakasında vukubulan bîr hadise gözlerimin önüne gelmiş ve ben ayni hadiseyi yaşayan bir başka Doktor olmuştum.
Istanbuldaki hadiseye göre, 29 Mart vakasının cereyan ettiği zaman herkes yakalanıyor' ve künyesi soruluyordu.
isyancılar yoldan geçen bir doktoru çevirip aynen şöyle demişlerdi:
Nejat Taşkın