Yıllar evvel Sanat Lisesi’ne başladığım yıllarda. Sene 1943, birinci sınıf öğrencisiyim. Gaziantep Akyel Mahallesi’nde yeni açılan bir Ermeni evindeki okuluma başlıyorum. Sanat okulu yeni açılmış ve ben de ilk öğrencilerindenim. Ben sanat olarak demirci mesleğini seçiyorum ve orada başladığım eğitimler içinde ‘’BALYOZ’’u tanıyorum. Balyoz demir atölyelerinde örsün üzerine konulan, ısıtılmış bir demir parçasını ezmeye yarayan çekicin birkaç büyüklüğünde ve ağırlığında bilenlerin iyi tanıdığı bir ağır malzemedir.
Şimdilerde, bu adaletin sık sık gündeminde olan, Balyoz bir askeri darbenin dosya başlığı ve bu başlıkta ordu mensuplarına verilen cezalarla bir Balyoz Davasının meydana geldiğini yansıtan görüntüler. Şu ana kadar doğrusu bu Balyozu anlamış değilim. Ordu mensuplarından 365 kişi iki seneden beri Silivri mahkemelerinde yargılanmakta ve 2003 yılındaki bir seminerin hesabı sorulmaktadır.
Aralarında orgeneraller, oramiraller ve daha aşağı rütbede generaller ve subaylar bulunan bu ‘’Balyoz’’ davasında geçtiğimiz günlerde kararlar açıklandı ve bu komutanlar çeşitli hükümler altında gözaltında bulundukları durumdan hükümlü durumuna geçtiler. 20 yıl, 18 yıl gibi çeşitli hükümler altında bulunan bu komutanların yaşları 65-70 olduğuna göre bu cezalar onlar için nasıl bir durum olur, tabi ki bilemem.
Ancak bildiğim tek bir şey var, o da;
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR. Suçluyu ve suçsuzu ayırmak için yıllarca okullarda okuyan bu insanlarımızın elbette kararlarını verirken hiçbir baskı altında kalmadan düşünerek vicdanlarına danışarak vermişlerdir.
Dışarıda bekleyen eş ve çocukları ve birçok yakınları onları dört gözle beklerken, bu tür beklemedikleri bir karar onları çok etkilemiş olsa gerek. Çünkü televizyon kanallarında ve basın yolu ile gözlemlediğimiz görüntüler ağlaşan, bayılan ve kendini kaybeden birçok insanımızı etki altına alırken, elbette adaletin ‘’Balyoz’’ etkisi içinde yansıdığını düşünmek kolay olmasa gerek.
Konu Yargıtay safhasına aktarılacak aktarılmasına da binlerce sayfalık hüküm dosyaları ve 365 kişinin hayat hikâyesi kaç yılda neticelenir, onu da düşünmek gerek.
Sonuç ne olursa olsun, yine başa dönecek olursak ‘’adalet mülkün temelidir’’ demek ve adaleti Balyozla kıyaslamadan bu 365 komutanın geldiği noktayı düşünmek gerek.
En aşağı 50 yıl veya 30–40 yıl Türk Ordusu’nda Türkiye Cumhuriyeti bayrağı ve kanla yoğrulmuş topraklar için dağda bayırda mücadele veren bu güzel insanların bazı basit suçlarına eğer bu kadar ağır cezalar veriliyorsa, onların taktıkları onlarca rütbeler, aldıkları plaketler ve madalyalar göz önüne getirilmeli ve biraz da kanunların hafifletici maddeleri göz önüne alınmalıdır. Yine de her şeye rağmen bu ülkenin hamuru ile yoğrulmuş hâkim ve savcıların olduğunu düşünüyor, ‘’Balyoz’’u ezici olarak kullanmamalarını düşünerek yine son sözümle bu yazıma nokta koyuyorum.
ADALAT MÜLKÜN TEMELİDİR. Adalet cumhuriyetin ve insanlığın hür iradesinin temelidir. Bu temele harcı sağlam koyanlar daima şükran ve saygı ile anılır…
Nejat Taşkın