Son günlerde artan trafik kazaları adeta savaş görüntüleri vermekte. Geçtiğimiz günlerde Kayseri dolaylarında meydana gelen kazada 21 insanını ölümü ve bir o kadarda insanın ağır yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası ülkemizdeki trafik eğitiminin boşluğunun bir işaretidir.
Onlarca aile yuvasına ateş düşen bu tür olaylarda yüreğimizi yakmakta insan hayatının bu kadar ucuz olmadığını işaretini duyurmaktadır. Güle oynaya bindikleri ve İstanbul otogarından kalkan Muş iline doğru yola çıkan otobüs Kayseri’nin buzlu yollarına gelindiğinde vakit gece yarısı yolcular, sıcak otobüs seyahati içinde 130 km. hızla giden ve otobüs şoförünün de mutlaka dalgınlığı frene basarak sürüklenen arabanın kabak lastikleriyle tepe taklak yuvarlanması ve karların arasına otobüslerin altına yolcuların savrulması beklide donarak hayatının son bulması bir kaderin işareti sayılsa da, ihmalinde büyük bir rolü olduğunu unutmamak gerekir. Evet bu otobüs İstanbul garajında yola çıkarken bir trafik kontrolü şayet geçirmiş olsaydı, kabak lastikler kendini gösterecek ve trafik polisi ona “dur arkadaş, bu uzun yola bu lastiklerle devam edemezsin” diyerek yetkisini kullanacak, şoförü ve firmayı ikaz edecektir.
Bu otobüsün kaptan şoförüne gelince oda yılların tecrübesiyle bu kabak lastiklerle bu uzun kış günü yola çıkmayacağını firma patronuna bildirecek gerekirse yola devam edemem işaretini, verecektir. Ama ne yazık ki, bu ihmaller zinciri 21 insanı daha genç yaşlarında hayattan kapanış ve unutulmadaki bir anda onları sevgili insanları ile değil, toprakta buluşmuşlardır. Birbirinden acıklı hikâyeleri olan bu insanların mutlaka yolculuk hayallerini ekranlardan izlemiş olacaksınız. Biri var ki, benim içimi çok sızlattı.
Altı ay önce Muş’tan İstanbul’a iş aramak için çıkar, iş bulup hayali olan annesine bir çamaşır makinesi almaktır. Altı ay çalışır birkaç kuruş biriktirir geri ailesinin yanına dönmek için bu otobüse biner ve yanına biriktirdiği paradan aldığı ikinci el 250 TL değerindeki çamaşır makinesini de alarak sevinçle yolculuğunu başlatır. Ne yazık ki memleketine çamaşır makinesi yerine aile ocağına tabuta gider ve siz dalarsınız düşünürsünüz bu dramın hazin hikâyesi ile gözyaşlarını tutamazsınız. Hele birileri var ki, asker ocağında hastalanır. Otobüse biner o hastalığın ona, baba kucağında yeneceği için sevinçlidir. Ama sevinci kursağında kalır, tabutu kapıda karşılayan anne ve baba yere yığılır ve bir diğeri, anne ve baba karlar altında saatler sonra donmaktan kurtularak hastaneye kaldırılır. Ama 1.5 yaşındaki bebekleri ortada yoktur. Hasta yataklarından fırlar ve morga koşarlar, bebek ebedi istirahata çekilmiştir. Bunun gibi daha onlarca hazin tablo ve bir trafik kazası görüntüleri…
Ben bunları yazarken elim titriyor, gözlerim kızarıyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Her gün onlarca insanımızı işte böyle trafik yoğunluğu içinde toprağa verirken bu konuda ceza değil, eğitim ağırlıklı çalışmalar olsun istiyoruz. Onu için mutlaka ve mutlaka eğitim trafikte esas alınması en aşağı 2 senede bir uzun yola çıkan şoförler ve taksi şoförleri eğitilmeli, kemer bağlamanın önemi anlatılmalı hatta bu uzun yol şoförleri zaman zaman sağlık kontrollerinden geçirilmelidir.
Nejat Taşkın