Otuz yaşındaydın. Arkanda seninle birlikte düşmana aman veremeyen, Mehmetçiği korumak için ileriye atıldın ve öncü birlik olarak, çarpışmaya devam ettiğin anda ölen erlerin yanında sen yaralı olarak hastaneye kaldırıldın. Hastaneye geldiğinde kalbin durmuştu. Doktorlar, genç yaşının verdiği heyecanla seni hayata döndürmek için gerekeni yaptılar ve seni yeniden hayata döndürdüler. Ama ne yazık ki, bir kaç gün sonra yıpranan bu vücut ve zedelenen kalp durdu ve sende şehitlik mertebesine ulaştın?
OTUZ YAŞINDAYDIN?
Geride altı yaşında bir kız çocuğu ve bir genç anne bıraktın.
Seni basından ve televizyonlardan izlerken kendi günlüğümü hatırladım. Tam ben de sen yaşta orduya katılmış, otuz yaşında iki çocuk sahibi olmuştum. Gençlik yıllarımın baharını yaşıyordum, o yıllarda. Erzurum, Erzincan ve Sarıkamış yollarında gece yürüyüşleri altında rahmetli Komutanım YALCIN Öztunç bizim ön saflarımızda yürür, gece karanlığında mehtabı izleme altına alarak, marşlar söyleyerek o dağ ve tepelerde hayatımızın ve ülkemizin heyecanını yaşardık. O zamanlar ne Kürt sorunu vardı ve nede bu PKK denen terör. O zaman ülke bütünlüğünün heyecanını yaşıyorduk. Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine sadık bir ülkenin bekçileri olarak yarınlara doğru her adım atışımızın bir sesi ve bir görüntüsü vardı. Çünkü bu ülkede yaşayan herkes kardeşti ve bu kardeşliğin doğrultusunda hep birlikte sarmaş dolaştık. Bugün, aradan geçen elli yıl içinde ne oldu da bugünlere taşınıp otuz yaşında Ahmet? leri Mehmet? leri ve Hüseyin?leri şehit vermeye başladık?
O günleri hatırlattın bana. Çünkü o yaşımın heyecanı içinde seni otuz yaşında toprağa vermenin en acılı gününü yaşıyoruz. Böylesi bir ramazan ayında çoluk çocuğundan ayrı dağlarda ve tepelerde mücadele ederken Vatan uğruna böylesi kalleşçe kurşunlara hedef olan sizleri, bu ülke mensupları asla unutmayacaktır. Çünkü siz tarih yazıyorsunuz ve tarihe imza atıyorsunuz. Sizleri unutmak ve sizlerin gösterdiği bu kahramanlığı her gün ve her saat hatırlamak mecburiyetindeyiz.
Şair ne diyor:
EY ŞEHİT OĞLU ŞEJİT İSYEME BENDEN MAKBER
SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER.
Ne yazsak ve ne söylesek bu otuz yaşındaki ASTSUBAY arkadaşımın ocağına düşen ateşi söndüremeyiz. Evet, ateş düştüğü yeri yakıyor amma bu şehitlerin haberi bütün ülkeyi yakıyor ve içiniz kan ağlayarak bir çözüm bulunması için yalvarıyoruz ilgililere. Ve diyoruz ki, bakınız Ahmetler otuz yaşında daha hayatın baharında elli yıl önce bu satırların yazarı da o dağda taşta bu hayatın baharını yaşıyor ve gece nöbetinden döndüğünde çocuklarını koklayarak bağrına basarak yarınların Türkiye?sinde parlak güneşler doğsun diye mücadele ediyordu. Ama Şehidimiz Ahmet Yumak tam hayatının baharında hiçbir şeyi koklayamadan bu ülkenin toprağına verildi ve şehit oldu. Eli kırılası, o terör yandaşları acaba neyin ve kimin peşindedirler.
Benim ve ülkemin mümtaz şehidi Ahmet Yumak Astsubayım, Rahat Uyu benim sevgili meslektaşım. Seni unutmayacak ve ömrüm oldukça seni hep hatırlayacağım. Sana binlerce Fatiha gönderiyor ailene ve ülkeme baş sağlığı diliyorum?
Nejat TAŞKIN