Her sabah, kapısının önünden saygı ile geçtiğim ilköğretim okurunun kapısının önünde bu sabah heyecanla durdum. Çünkü beni durduran ses genç yavrularımızın yukarıda yazdığım kelimeleri hançerelerinden yükselen bir duygu ile bağırarak ve heyecan duyarak ifade ettiklerini görmek, beni yetmiş yıl öncenin Kilis Şehitsakıp İlköğretim okuluna götürdü ve ben o günleri anımsamaya başladım.
Evet, her sabah okula geldiğimizde ben o merdivenleri çıkar ve yukarıda ki başlıkta ki o muhteşem duygu selini ifade etmeye çalışırken okulun bahçesini dolduran yüzlerce öğrencinin hep bir ağızdan bu güzel ifadeleri telefuz ettikleri yılların içinden gelen biri olarak, işte o sabah bu okulun önünde bu güzel tabloyu bir kere daha yaşadım.
Sevinç gözyaşlarımı akıtarak dinlediğim bu güzel ifadeleri bu değişmesi mümkün olmayan tabloyu içime sindirerek bir güzel heyecanı bir kere daha yaşamış oldum.
Sonrası, günlük gazetelere yazılı ve gösterimli medyaya takıldığımda şimdi bu güzel duygunun artık yok olacağı imajını veren bazı sözlü beyanatlara takıldığımda doğrusu içim sızlayarak inanmak istemedim.
Evet, Tüküm, doğruyum, çalışkanım ifadeleri içinde yer alan o güzel tablonun sonunda, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE kelimelerinin heyecan verici havasını yaşamaya çalıştım. Çünkü bu muhteşem havanın içinde Atatürk vardı, Cumhuriyet vardı, demokrasi vardı, kuruluş ve Kuruluş savaşlarının yaratılmasında verdiğimiz yüz binlerce şehit ve gazinin unutulmaz hatıraları saklıydı.
Onun için inanmak istemedim. Bu güzel vasıflardan kim nasıl zarar görüyor da, değiştirmek veya kaldırmak istiyorlar, diye düşündüm. Zira bizim parolamız olan bu güzel deyimler içinde Atamızın bize emanet ettiği bu Anadolu toprakları vardı. O topraklar, düşman çizmeleri altında ezilirken bir 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun?da parlak bir güneş doğdu ve bu güneş, işte tüm Anadolu?yu aydınlatarak; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ifadesini bayraklaştırdı?
Elbette inanmak istemiyorum ve bu düşünceleri bu güzel vasıfları kitaplardan çıkarmak ve sonra o minicik öğrencilerimizin dimağlarında başka başka vasıflar yaratmak elbette Türk Ulusu için bir ifade olamazdı.
Çocuklarım ve şimdide torunlarım bu güzel vasıflar içinde büyürken, bu güzel ifadelerin kime ne zararı olabileceği endişesini taşımaya başladım. Hâlbuki bu özelliklerle ifade edilen ve yetişen çocuklarımıza bir duygu seli olarak aşılanan bu güzel sözler onların yarınlarında yücelen, bir Türk Devletinin ifadesi çok daha manidar yerini bulacak ve nesilden nesile bu ifadeler yer edecektir.
İnanmak istemiyorum. Kitaplardan ve törenlerden kaldırılacakmış. Tekrar okulun bahçesinden gelen seslere kulak veriyorum ve o yüzlerce çocuğun TÜRKÜM; DOĞRUYUM; CALIŞKANIM ifadeleri içinde bağlanan son cümleyi tekrar ediyorum.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyor ve bende yetmiş yıl önce haykırdığım gibi yine haykırıyorum. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE?
Elbette bu ifadelerden rahatsız olanlar vardır. O rahatsız olanlar, lütfen tarihe dönüp baksınlar, Çanakkale?yi, Gelibolu?yu ve Anadolu?yu içlerine sindirerek okusunlar ve bir daha gözden geçirmek suretiyle kararlarını versinler. Bu düşünceler dışında düşünenlerin dostumuz olmasına imkân yoktur.
Çünkü 88 yıllık Cumhuriyet döneminin artık bir parolası olan bu ifadelerin değiştirilmesi veya kaldırılması asla ve asla düşünülmemelidir. Çocuklarımızı bu ifadeler içinde yarınlara taşındığı, elbette çok büyük güzelliklerin altında bulunduklarını her zaman yazmak ve söylemek mecburiyetindeyiz. Artık tarih olan bu ifadeleri değiştirmek yerine, batının o yükselen hayat seviyelerini kendimize rehber edinerek yarınlara taşınırsak, işte o zaman daha büyük bir TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ BAYRAKLAŞTIRMIŞ OLURUZ
Nejat TAŞKIN