Bugünlerde ekranlarda ve basında sık sık gündeme taşınan emeklilerle ilgili haberler doğrusu yılların birikimini ifade etmektedir.
Ama nedense esas ilgilenmesi gereken yetkili mercilerden bu konuda bir hareket, bir ışık gelmediği gibi yarınların endişeli bekleyişleri her gün hızla artmaktadır.
Elbette ben de bir emekli olduğum için sorunların bizzat içinde yaşayan biri olarak emekliye mutlaka bir el atılmasını istemekteyim.
Uzun yıllar devlet kadrolarında olsun, özel sektörde olsun yıllarını vermiş bu insanlarımızın yaşlılık döneminde mahremiyete mahkûm edilmeleri elbette vicdani bir sorumluluk taşır. Bu sorumluluğun sevabı da, vebali de elbette devletindir.
Yılda yüzde üç gibi çok ucuz maaş zamları verilerek elektriğe, suya ve doğalgaza yapılan fahiş zamların gölgesinde kalan bu maaş zamları elbette ürkütücü tablolar meydana getirmektedir.
Ancak ekmek, makarna ve bulgurla yetinen yüzde yetmiş emekli elbette kasap dükkânlarını uzaktan seyretmekte, bu gidişle daha çok, daha ağır bunalımlar içinde yüzmektedirler.
Eskiden belli yaşlarda emekliliği hak edenler, tekrar ikinci bir işte çalışmak suretiyle biraz olsun refah seviyelerini düzenleyebiliyorlardı. Şimdi ise gençlerin çok zor iş bulduğu bir ortamda emekliye iş kapıları kapalıdır ve çok zorlanma vardır.
İşte emeklinin tablosu budur… İlgililer bu tabloya bir canı gönülden el atarak onların biraz olsun yaşam savaşlarını dengelerse o zaman ömürlerinin bu son dönemlerinde bir mutluluk heyecanı yaşamış olurlar.
Belli bir yaştan sonra çoluk çocuğun yardımına muhtaç olmak ve onlara el uzatmak elbette parlak bir görüntü vermez. Hele büyük şehirde yaşıyorsanız, kapı önüne çıkmanız bile pahalıya mal olur…
Sinema, tiyatro ve yazlık dinlenme tatilleri artık rüya gibi olsa da yine de insanın her yaş döneminde bir beklentisi vardır.
Gemiler dolusu Galata ve Karaköy rıhtımına yanaşan turist gemilerinden binlerce 60 yaş üstü kadın ve erkek turist gayet neşeli bir şekilde gezintiye çıkarken, benim emeklim de gücü yeterse bir balık oltasıyla Galata köprüsünden denize doğru uzanmakta, birkaç hamsi ve başka balıklarla yetinerek yine yaya geldiği yolu arşınlamaktadır.
İşte emeklinin fotoğrafı budur. Bu fotoğrafı netleştirmek lazımdır. Ne yapıp edip devletimizin olanakları yoksul emekliye uzanmalıdır. Çünkü onlarda bir zaman bu ülke coğrafyası içinde göreve alarak hayatın vazgeçilmezleri arsında görev üstlenmişlerdir. Onların da tatile, karın doyurucu gıdaya ihtiyaçları vardır. Yarın bu topraklarda yaşayan bütün insanlar bir gün mutlaka emekli ordusuna katılacaklar ve hüsrana uğramadan yaşantılarını dengelemek isteyeceklerdir. Onun için emekli deyip geçmeyiniz, onun sesine kulak veriniz.
Acaba sesimizi duyan var mı dersiniz? Herhalde duyan olur ve bir nebze olsun refahımız için adım atanlar bulunur…
Bekliyor ve yarınlara çok ümitle bakıyoruz…
Neden olmasın!
Nejat Taşkın