‘Zengin olmak’ ve ‘fakir olmak’ kavramlarını düşündüm bugün uzun uzun. Asıl zenginlik- fakirlik neydi sahi?
Bu kavramların zihnimizde ne anlama denk geldiğini düşünmek ve düşündürmek istedim. Çünkü düşüncetarzımızın gündelik hayatımızı ve dünyayı algılama şeklimizin de yaşamımızı etkilediği gerçeğini anımsarsak kelimelere yüklediğimiz anlamlar gerçekten önemli.
Etrafımda gördüğüm çalışan çalışmayan, erkek kadın bir çok kişiye “sence sen fakir misin?” diye sordum. Sorum karşısında şaşıran bir çok kişi olmakla birlikte “eh işte”, “idare ediyoruz” gibi kararsız cümleler duydum bolca. Sonra fakirlik veya zenginlik derecelerini neye göre belirlediklerine yönelik alt sorulara indiğimizde daha ilginç fikir alış verişlerinde bulunduk. Çünkü “ evi, arabası olanlar kendini ‘az fakir’ diye belirtirken; bunlara sahip olmayanlar ‘çok fakir’ diye adlandırdılar.
Demek ki zihnimizde fakirlik ve zenginliğin karşılığı maddi kaynakları çağrıştırıyordu çoğunlukla. Oysa ben maddiyet içeren bir soru sormamıştım ! kimse kaç kardeşe, arkadaşa , sağlıklı bir vücuda en önemlisi hayatta olan anne,babaya sahip olup olmadığını düşünmeksizin ev araba hesapları yaptı.
Ne çok yanılıyoruz ve ne çok aldanıyoruz kelimelere, kalıplaşmış fikirlere, bizim nasıl düşünmemiz- davranmamız gerektiğini yerimize karar veren insanlara !!! Düşünen , eleştiren ve zihin muhasebesini yapan insanları görmeye hasretiz ve gittikçe çoğalan bir hasretlik bu…
Çocuklara resim yaparlarken güneşin sarı, bulutların mavi, çimenin yeşil boyanmak zorunda olduğunu söyleyen ve onları bu zihinle yetiştiren karakterler ‘fakirlik ve zenginliği’ de somut algılanmasına sebeptir benim nezdimde.
Soyut düşünme algımızı yok eden sistem buna bağlantılı olarak manevi düşünce şeklimizi de negatif yönden etkiliyor. Akla karayı ayırt etmeden söylenenlere “amin” diyen insanlar çoğalıyor. Çünkü düşünmüyoruz yani tefekkür etmiyoruz. Oysa bir saat tefekkürün fazileti üzerine “ Bir saat tefekkür; kırkgece nafile ibadetten üstündür ” buyrulmuştur.Nitekim böyle bir tefekkür de duyuşları derinleştirerek ibadetleri kolaylaştırır, huşu halini ve şükrünü arttırır.
Akleden ve ibadetini içtenlikle yapanlartelevizyonlarda sabah- öğle- akşam- sahur çıkıp konuşan hocalara bakmak yerine asıl rehberimiz olan Kuran-ı Kerime ve Peyğamber Efendimize, Ehl-i Beytine bakmanın doğru adres olduğunu anlar ve anlatırlar. Hadislerde rivayet edilir ki “ Ehl-i beytim Nuh’un gemisi gibidir. Tutunan kutulur, tutunmayan boğulur.”
Rabbim asıl zenginliğin ne olduğunu tefekkür edebilen , Ehl-i beytini anlayan ve anlatabilen kullar olmayı nasip etsin inşallah hepimize... 6 HAZİRAN 2017
NEZİHE KARA
Evet hocam elinize emeğinize sağlık çok güzel konu Rabbim gerçek anlamda din iman zenginliği nasip etsin
Teşekkür ederim. Rabbim maddi manevi zengin kullarından olmayı ve hayırla paylaşmayı nasip etsin hepimize inşallah.
Yazılarınızı merakla bekliyor ve severek okuyorum... lütfen bizi böyle güzel yazılardan mahrum bırakmadan devam edin...
İlginize çok teşekkürler. İnşallah yazmaya gayret ediyorum. Rabbim hayırla konuşan hayırla susan ve hayırli yazılar yazan insanlar eylesin bizleri...