Hayat üzerine birçok yazar farklı mecaz-ı mürseller yapmış ve bu benzetmeler ışığında hissiyatlarını açıklamışlardır. Ben de yaşadığım olaylar karşısında mecaz-ı mürsel sanatından faydalanmayı ve düşüncelerimi açıklarken benzetmeler yapmayı severim.
Bugün insanın en birincil ihtiyacı olan ekmek için kolları sıvadım ve hamur yapmaya karar verdim. Un ve suyun dengeli karışımından muazzam kıvamlı bir hamur yoğurmak için çaba sarf ederken çok derin bir hissiyatla doldum ve bunları kaleme almaya karar verdim.
Bazen isteyerek ya da istemeyerek ne çok olayla başımızı ağrıtıyor ve enerjimizi kaybediyoruz. Bu olaylar bazen bizim dışımızda gelişse de merkezinde sorunu çözmesi gereken karakter biz olabiliyoruz maalesef. Biz olayın en merkezinde, sorun yumağı içinde, kendimizi sıkıntılı hissettikçe çözüm üretemiyor bir sonuca varamıyoruz maalesef.
Tıpkı hamuru yoğururken suyunun çok olması sonucu ellerimize bulaşan hamurun avuçlarımızda birikmesi ve yoğurmamızı engellemesi gibi aslında. Ellerimiz hamura batık vaziyette olduğu sürece kıvamı asla istediğimiz gibi olmaz. Bazen kıvamını tutturmak için tekrar un serpelemek gerekir. Yani normal hayatta yaşadığımız olaylara sabırlı, iyimser yaklaşmak gibi düşünebiliriz bu durumu.
Sonra ellerimizdeki çok nemli hamuru temizleyip derin bir nefes alarak yeniden yoğurmaya devam edebiliriz. Bu durumu ise bazen içinde bulunduğumuz olaylara merkezden değil, dıştan bir gözle yaklaşmanın bize avantaj getireceğini sağlaması gibi değerlendirebiliriz.
Kıvamını vermek için var gücümüzle yoğurduğumuz hamur ise gerçek anlamda “emek vermeyi” temsil ediyor bence. Bu hayatta emek vermeden ter dökmeden güzel şeyler elde edilemeyeceğini düşündürüyor insana.
Ve en son yoğrulan hamurun mayalanıp kabarması için verilen bekleme süresi en şifalı olanı galiba; zaman… Her derde deva insanoğlunun sığınağı zaman her şeyin ilacı derler ya galiba gerçekten öyle. Zaman her türlü fiziksel, zihinsel ve ruhsal sıkıntılarımızın hafiflemesinde önemli bir faktöre sahiptir.
Hamur yoğrulup bittiğinde dinlenmeye bırakırken bende kafamdaki ünlemleri, soru işaretlerini, düşüncelerimi dinlenmeye bıraktığımı ve hafiflemiş olduğumu fark ettim. El işi tasarımları yapmanın insanı ruhen çok dinlendirdiğini okumuş hatta kanser hastaları üzerinde araştırma yapılıp tedavide kullanıldığını da duymuştum açıkçası. Ben de bugünkü hamur yoğurma sanatının hayata yansımasını düşününce bu aktivitenin de insana çok rahatlatıcı, bir nevi terapi olduğu tezini savunmak isterim.
Dilerim emeğiniz ekmeğinize dönüştüğünde dertlerinizden arınmış daha huzurlu mutlu bireyler olursunuz…
01.01.2018
Kaleminize yüreğinize sağlık ne kadar güzel ifade etmişsiniz...
Teşekkürler dusuncelerim sizde de hissiyat bulduysa ne mutlu...