Doğrunun dürüstlük ve yanlışın kötülük olduğunu anlasaydık zamanında çok önemli insanlar olurduk galiba. Ama şairin dediği gibi hep sonradan gelir aklımız başımıza hep sonradan sonradan..
Ve biz yanlışı doğru diye savunurken yıllarca bir gecede doğruya meyledince zihnimiz karışıyor iyi hangisi kötü hangisi normal olarak. Bu defa doğrular ve yanlışların savaşındaki etkisiz bekçilikleri yapıyoruz. “Mış gibi “ hayatlar yaşayıp keşkeler türküsü söylüyoruz içimizden…
Sahi doğru neydi? En güçlü olan ve en çok alkış alan ya da 1. Seçilen kişiler miydi? doğru ve dürüstün kardeş iki sözcük olduğu gerçeğini hatırlarsak ve düşünürsek, galiba doğru demek güçlü ve en fazla sürüyü peşinden götüren demek değildi o zaman !
Gerek görsel medyada, gerekse yazılı basında sözde yansız bir perspektiften at gözlüğüyle sadece göstermek istedikleri olayları dile getiren gazeteciler sürüsü tebrikler iyi iş çıkardınız!!! Gencecik askerler, masum insanlar ve okullarda çocuklar can verirken survivor tam zamanında yetişti halkın gözünü boyamaya.
Her yerde canlı bombalar patlarken ve ülkenin her yerinde kaos ortamı varken “o tarz sizin “oldu ve gençlik daha güzel olma uğruna ülkeyi bu hale koyanları unuttu tam da istediğiniz gibi.
Bir zamanlar kendi halinde yaşayan bir “Kilis” vardı. Bilmem hatırlar mısınız? Şimdilerde her gün üzerine ateş yağan , okullara ,evlere, yollara bombaların düştüğü (vee hale sesini çıkarmayan hiçbir tv kanalına konu olmayan, flaş flaş flaş diye haber olmayan daha doğrusu konu olsun istenmeyen ) şehir Kilis!
Galiba tam olarak bilmeyenler var hala. Durun bir de şöyle diyeyim Nobel Barış ödülüne aday olan ve bunun için imzaların toplandığı önde gelen tv kanallarının hemen haber yaptığı ve liderlerin boy gösterdiği şehir Kilis!
Böyle medyatik bir açıklama yapınca daha iyi hatırlayanlar oldu galiba. Çünkü bu ülkede önemli olan medyanın çok tekrarlaması ve çarşaf çarşaf haberlerin olmasıdır. Haberlerin söylenenlerin doğru olmasının önemi yoktur. İsterse en saçma yalan olsun söylenen, buna inandırmak istediler mi halkı bolca tekrarlar ve tekrarlatırlar ki bir süre sonra sen bile saçma dediğin şeye inanmakla kalmaz savunursun var gücünle insanlara.
Biz bilmeyiz aslında nerde konuşuldu ne için konuşuldu ve kimle konuşuldu falan. Ama biz” one minutes” sloganlarını biliriz ve var gücümüzle bağırır alkışlarız millet olarak . Çünkü bize bu söylendi ve medya amca bunu aşıladı büyük küçük herkese. Düşünme sadece söylediğimi tekrarla ve gördüğüne inan sen yorma kafanı dedi sürünün başındakiler.
” Türk milleti zeki çevik çalışkan” derdi Atam sağ olsun. Ama batı fulyasına giren Türkler kıvrak zekasını saçma yarışmalara ve programlara; çevik bedenini fast food yiyeceklere ve çalışkan ruhunu prof. google teslim etti uzun zaman önce. Artık araştırmak çabalamak yok bilgi için çünkü google amca var ve o her şeyi bilir. Sonra haberleri izleyip düşünme çok fazla “ gelin evini aç, big brothera bak survivor “ne güne duruyor. Sen izle ve at kahkahanı. Eğer olurda yakınlara bir yere bomba düşer de elektrikler giderse o zaman üzülürsün izleyemeyeceksin tv diye!
Bu arada kafana bomba düşmemişse yıllar sonra hala yaşıyor olursan ve torunların karşına geçip sorarsa “bu ülke nasıl bu hale geldi ?”diye sen de “ kusura bakma ben evlilik programlarını izliyordum fark etmedim evladım ülkenin nasıl böyle olduğunu” dersin toruna. Sonradan düşünmeye başlarsın o yıllarca farkında olmadan neler kaybettiğini. Çünkü hep sonradan gelir aklın başına hep sonradan sonradan…
NEZİHE KARA
15 MART 2016