Hayatta başımıza gelen olayların nedeni ne sizce? Şans,kısmet,kader,tercih,nasip vs. bu seçenekleri daha da arttırabiliriz. Bu cevaplar kişiden kişiye, kültürlere ve inançlara göre değişebiliyor. Ama ortada bir gerçek var ki bizim olaylar karşısındaki tavrımızın nasıl olduğu çok önemli.
Bizler karşılaştığımız sorunlara karşı önce elimizden geleni yapıp sonra tevekkül edersek sonucuna inanan insanlar olarak kader deriz ve susarız. Eğer sorunlar karşısında durmadan şikayet edersek daha iyi olması için hiçbir gayrette bulunmazsak buna şans ya da şansızlık deriz ve sonucunda pişmanlık yaşayıp sitemler ederiz kendimizce bahaneler üreterek. Oysa olaylar karşısında Rabbimin verdiği aklı kullanıp önlemimizi alsak çalışsak sonra hayırlısı senden gelsin Ya Rabbi diye dua ve şükür ederek beklesek er ya da geç sonunda iyi olan şey gelip bizi bulur. Karşılaşılan şerlere sabır, güzelliklere şükür etmek insanı huzurlu kılar ve mutlu eder. Kısa bir süre önce başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kış mevsimiyle birlikte havalar soğumuştu ve kaldığım odaya soba kurdum. Her yıl olduğu gibi bu yılda sobayla ısınarak kışı geçiriyordum. Soba iyi bir ısınma aracı ama bir o kadar da tehlikeli ve dikkat edilmesi gereken bir şey. Akşam sobayı yaktım ve ısındım. O gece beni bekleyen tehlikeyi bilmiyor ve sıcak odada kitabımı okuyordum. Geceleri ortalama saat 11 civarı namaz kılardım.
Ama o gece namazımı daha erken kılmak geldi içimden ve yatsı namazımın ardından şükür namazı kıldım Allah rızası için. Bir süre sonra odadaki sobanın sönmek üzere olduğunu fark ettim ve sobaya odun attım. Sönmeye yüz tutan sobanın odunları tutuşturmadığını fark edince ( çocukluktan kalma bir alışkanlık olan) sobaya kolonya damlatmaya karar verdim. Tabi bu yaptığımın ne kadar büyük bir hata olduğunu şimdi yanan ellerimle zar zor yazı yazarken anlıyorum. Tek amacım içinde alkol olan kolonyadan birkaç damla damlatıp sobanın ateşini hızlandırmaktı. Elimdeki kolonya şişesini sobaya yeni damlatmaya başlamıştım ki şişesinin kapağı düştü ve şişe elimde alev aldı. Bir anda elim kolum, soba ve sobanın etrafı alevler içinde kaldı. Dehşet içinde elimi kolumu sallayıp söndürmeye çalışsam da fayda etmedi. İzlediğim filmlerde yanan adamların nasıl bağırarak can verdikleri geldi biranda aklıma ve korkum daha da arttı. İnsanın hayatı gözünün önünden geçti derler ya o anı yaşadım 5-6 saniye içinde. Ve bir anda banyoya koşmaya başladım. Banyodaki kova su doluydu, kolumu kovaya daldırıp sönmesini sağladım. Hemen odaya döndüm ve yerler alev içindeydi. Ben feryatlar içinde annemi- babamı çağırıyordum ama sesimi duyan olmamıştı. O dehşetli anlara ve korkmuş tavrıma ters düşecek bir cesaretle kendimi odadan dışarı atmak yerine banyoya koştum. Ve su kovasını alıp odaya döndüm. Ateş yanan sobaya ve etrafına su döktüm hemen. Bir anda büyüyen alevler bir kova suyla sönüverdi şaşırtıcı bir şekilde. Ben yanmış bir kol ve sırılsıklam odada titreyerek donakalmışken annem babam koşarak geldi. Hayatımın en uzun 3 dakikasıydı o anlar. Olanları yazarken ömrüm boyu öyle uzun ve korkulu 3 dakika yaşamam inşallah diye geçiriyorum içimden. Tabi babam beni hemen hastaneye götürdü ve acilde elimi pansuman yapıp sardılar. Tüm kolum alev almasına karşın üzerimde kalın ceket olduğundan sağ elimin parmakları avuç içim ciddi anlamda yanmıştı. Ve ben acile giderken aklımdan geçen ilk şey “iyi ki namazımı kılmışım” düşüncesiydi. Öyle dehşet verici bir yangının bir kova suyla sönmesi, sadece sağ elimin yanmasıyla kurtulmam tam bir mucizeydi. Daha doğrusu şükür zırhıyla korunmamdı. Ben insanların gözle görülmez zırhlarla korunduklarına inanırım “şükür ve dua” gibi. Ve ben de o gece şükür zırhını giyinmişim…
NEZİHE KARA Rehberlik Öğretmeni 4 Aralık 2015