Merhaba sevgili okurlar! Malumunuz iki gün sonra 10 Kasım 2005 Perşembe günü, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkü ölüm yıldönümü münasebetiyle bir kez daha saygıyla anacağız. Yine çeşitli etkinliklerle Atatürk, benliklerimizde tekrar yer alacak birkaç günlüğüne. Sonra tekrar hayatın akışına bırakacak insanlar kendilerini.
Dengelerin bir anda ters yüz olduğu, huzur içerisinde yaşayan toplumların aniden kaosa sürüklendiği bir zaman diliminde yaşıyoruz ne yazık ki! Ülke ve millet olarak daha iyiye doğru gitmek istiyorsak eğer, Atatürkün öğretilerine ve hassasiyetlerine bu 10 Kasımda biraz daha dikkat etmenin önemi gerçekten azımsanmayacak derece de mühimdir.
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve inkılâplarına göre kurulmuş bir cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da, Atatürk ilke ve inkılâplarından ilham alınarak vücuda getirilmiştir. Kemal Atatürk, büyük zorluklarla meydana getirdiği bu Cumhuriyeti bütün dış güçlere karşı korumuş, bunun ileride zuhur etmemesi amacıyla milletine durmadan çalışmayı ve tam bağımsızlığı öğütlemiştir.
Oysa bugün meydana gelen olaylara Atatürkün gözü ve anlayışı ile baktığımız zaman, Büyük Önderin ilke ve inkılâplarına ters düşen birçok faaliyet görmemiz mümkündür. Bağımsızlığı karakter edinmiş bir milletin bu değerini başka birinin veya bir gücün kontrolü altına vermeyi hayal etmesi sizce ilke ve inkılâpların hangisinde yer alabilir ki!
Avrupa Birliğine girmek için önümüze sunulan ağır şartlara karşın hala bu emeli gerçekleştirmek için her şeyi göze alan siyasilerimiz mevcut olduğuna şahit olmaktayız. Ancak millet olma kimliğimizi kaybederek, uğruna birçok şey feda ettiğimiz milli ve manevi değerlerimizi teslim etme düşüncesinde hareket ederek, bir birlik içerisinde yer almayı düşünmek, bir kazanımdan çok büyük bir kayıp olarak nitelendirilebilir. Bu şekilde hareket etmek, ilke ve inkılâplarına bağlı olduğumuz iddiasında bulunduğumuz Atatürke ters düşmek demek değil de nedir? Onun için milletimizin bu konuda çok iyi düşünmesi, hassas olması ve kendini temsil eden siyasileri uyarması şarttır.
10 Kasım 2005 Perşembe günü bir kez daha saygıyla anacağımız Büyük Önder için, bu yıl farklı bir anma töreni düzenlenmelidir. Bir hafta boyunca Atatürkün ilkeleri (Cumhuriyetçilik, Devletçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devrimcilik), hassasiyetleri, bağımsızlığa verdiği önemi, yabancı devletlerle ilişkileri, devlet adamlığı günümüz insanına (özellikle ülkenin kaderinde rol oynayan etkili ve yetkili kişilere) ve gelecek nesillere en iyi şekilde ve doğru kaynaklardan aktarılmalıdır. Öyle zannediyorum ki böyle yapıldığında, ülke ve millet olarak Atatürkü daha iyi anlayacak ve Ona olan bağlılığımız kat be kat artacaktır.
Selim BAYTÜRKMEN