Bütün bu görüntüleri izlerken, belki de birçok kişinin dikkatinden kaçan bir görüntü akıyordu televizyon ekranlarından; bir tarafta taşlarla, havai fişeklerle etrafa ve emniyet güçlerine saldıranlar, diğer tarafta polisler duruyordu. Sokakta baştan sona öbek öbek ateşler yanıyordu.
Bütün bunlar yaşanırken, bir genç kız kucağında bir çocukla ve kendinden daha küçük başka bir kızla birlikte hiç de tedirgin olmadan ve yönünü dahi değiştirmeden yanan ateşin ve olayın arasından geçip gitti.
Öncelikle yaşanan bu olaya farklı bir açıdan bakıldığında, durumun vahameti ve gelinen nokta çok açık olarak seçilecektir. Hiç bir şey olmamış gibi, yanı başında kopan kıyametin ortasından yürüyüp gidenler, insanımızın yaşadığı psikolojiyi göstermesi açısından çok sağlam bir örnektir. Belki de en tehlikeli şey, yaşanan bu olayları normal görüp, yanından yürüyüp geçmektir.
Birçok savaş filminde buna benzer görüntülere rastlamışsınızdır. Ölmüş insanların arasından yürüyerek geçen birçok insanı görürsünüz sinema karelerinde. Çünkü savaşta ölü insan da, yıkılan evler de normal gelmeye başlamıştır insanların gözüne. Çünkü savaş böyle bir şeydir! Savaş öyle bir şekilde sarar ki dört bir yanınızı, ne ölen insanlar umurunuzda olur, ne de yıkılan bir evin! Tek amaç ve hedef için yaşarsınız, hayatta kalmak!
Oysa Türk Milleti hiçbir zaman böyle bir karaktere bürünmemiştir tarih boyunca. Hangi şartlar altında olursa olsun, insanlığından ve özünden geriye dönüş yapmamıştır. Bugün de aynı noktadan hareketle olayları iyi bir şekilde analiz etmek zorundayız.
Bizler, çevremizde olup bitenlere karşı duyarlı ve sağduyulu bir şekilde yaklaşmak, yanlışın ve hatanın içerisinde yer almamak zorundayız. Laik, demokratik bir hukuk devleti olan ve şehitlerimizin bize emaneti olan ülkemize karşı vazifelerimizi en iyi şekilde yerine getirmek mecburiyetini kendimizde hissetmeliyiz. Yoksa bir gün gelir bizlerde sokak ortasında yanan bir ateşin yanından hiçbir şey olmamış gibi sakince yürüyüp geçeriz.
Selim Baytürkmen