Türkiye saat yönünün tersine, büyük bir hızla döndürülüyor. Bu dönüşün hızından ve etkisinden zarar görmemek neredeyse imkânsız. Savrulanların, düşenlerin ve yaralananların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Evet, son aylarda Türkiyede olup biten olayların, milletimiz üzerindeki etkisini anlatmanın en kestirme yolu bu olsa gerek. Gündemin sürekli değiştiği böyle bir ortamda, insanlar artık hangi yöne bakacağını bile ayırt edemez bir hale geldiler.
Başörtüsü yasası ve iptali, AKPnin kapatılma davası, bakliyat ve petrole gelen astronomik zamlar, kuraklık, terör, vergiler, işsizlik gibi ülke gündemine oturan meseleler ve sonu gelmez tartışma ve atışmalar vatandaşı iyice yordu. Birçok sorunla aynı anda mücadele etmek zorunda kalan insanımızın enerjisi giderek tükenmeye başladı.
Özellikle ekonomik açıdan var olma mücadelesi verirken, bu tür ülke sorunlarını çözmek ile mükellef olan siyasilerin yersiz davranış ve tartışmaları vatandaşların canını daha çok sıktı. Televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında ve haberlerde çözüm yerine hep tartışma, hep kavga yer aldı. Herkes olanlar karşısında birbirini suçlarken vatandaşın sorunları ve içinde bulunduğu durum unutuldu. Sıkıntıların ortasında kalan ülke insanı, şahit olduğu bu manzara karşısında bir kez daha hayrete düşerken, umutsuzluğu bir kat daha arttı. Ekonomik ve toplumsal bir dar boğaz içinde yaşadıkları sıkıntılara çözüm bekleyen her fert, gün geçtikçe sıkıntılarına bir yenisinin eklendiğini sessizce izledi. Bunca mücadele sonrasında vücudunda derin yaralar açılan toplum, sessiz ve ümitsiz bir hale geldi.
İşte ülkenin vatandaş gözüyle görünen acı manzarası ve toplumun ruh hali bundan ibarettir. Aslında milletimizi yoran, canını acıtan şeyin çektiği sıkıntılardan çok, icraat için görevlendirdiklerinin hal ve davranışları olduğu çok açık olarak görülmektedir. Tarih boyunca devleti, askeri, her kurumu, her ferdi ile birçok sıkıntı ve problem karşısında off bile demeden yek vücut mücadele eden Türk milleti, bugünde aynı mücadeleyi verme noktasında tereddütlü değildir. Ancak bağlandığı ve güvendiği kimselerin, olaylar ve sorunlar karşısındaki tutumu ve vurdum duymazlığı insanımızı derinden yaralamakta ve dayanma gücünü yitirmesine sebep olmaktadır.
Millet olarak başımız dönüyor. Hangi yöne bakacağımızı, hangi elimizi kaldırıp, adımımızı nereye atacağımızı bilemez bir durumdayız. Merak ediyorum, acaba bu hızlı dönüş yüzünden mi bize uzatılan elleri göremiyoruz? Ne bileyim?
Selim BAYTÜRKMEN