Ülkemizde kırmızı et fiyatları 2009 yılında % 100lere varan oranlarda artış gösterdi ve 2010 yılı itibariyle de yükselişinde bir hız kaybına uğramayacağı öngörülüyor. Birçok kişi kırmızı et tüketimini ciddi oranlarda düşürdü veya bıraktı.
Türkiyede kırmızı etten sonra en fazla tüketilen ve ete oranla daha düşük olan fiyatı ile dar gelirlinin vazgeçilmezi olan tavuk etinde de kırmızı alarm verilmek üzere. Yapılan anlaşmalar ile 500 bin ton civarında tavuk eti ihracatı yapılacağı konuşuluyor. Bu konuda Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, aynen kırmızı ette olduğu gibi beyaz ette ihracatın başlaması ile fiyatların yükseleceği uyarısını yapıyor. Kırmızı etteki aşırı fiyat artışına karşı alınacak önlemleri de sıralayan Bayraktar, yıl boyu serbest bırakılan kırmızı et ihracatının 6 ayla sınırlandırılması gerektiğine önemle vurgu yapıyor.
Ülke vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak ve bu yönde politikalar üretmekle vazifeli kişilerin, bunu göz ardı ederek, uygulamaya koyduğu politikalar nedeniyle şu an kırmızı eti çok pahalıya almak zorunda kalıyoruz. İster beyaz olsun ister kırmızı etin ülkede ne kadar tüketildiği, ne kadarı ihraç edilirse ne gibi sonuçlar doğuracağı hesap edilmeden yapılan anlaşmalar, başka ülkelerin karnını doyururken, bizlerin vitrinlere bakakalmamıza neden oluyor.
Beyaz ette de aynı senaryo yazılmış gibi. Rusya ile yapılan 500 bin tonluk tavuk eti ihracatı anlaşması, Rusyayı doyurup, Türkiyenin tavuk etini çok pahalıya yemesi anlamına geliyor. İhracat başladığında, ülkenin tavuk eti talebi karşılanamaz hale gelecek, böylece fiyatlar da önlenemez şekilde tırmanacak. Sonra ne bir suçlu olacak ortada ne de bir sorumlu, Efendim üretim az, fiyatlar ondan arttı denilecek. Ülkemizin ve ihracat yaptığımız devletlerin tavuk eti taleplerine göre üretimin arttırılması da çok kısa bir zamanda dengeye oturamayacağı için, biz yıllar boyu gücümüzün yettiği tavuk etini soframıza koyamayacak hale geleceğiz. Yani beyaz etimiz kırmızıya boyanacak.
Diyebilirsiniz ki ihracat yapmayalım mı? Yapalım ancak kendi vatandaşımızın karnını doyurduktan sonra yapalım ne yapacaksak? Türkiyedeki küçükbaş hayvan sayısını 50 milyondan 10 milyona düşürdükten sonra, hala ihracata devam ederseniz ve de hayvan sayısını arttırmak için hiçbir gerçekçi önlem almaz iseniz, yönettiğiniz ülkenin insanı kırmızı et yiyemez hale gelir. En basitinden Rusyaya domates ihraç ettiğimiz yılları hatırlayın. İhracat başlar domates fiyatları fırlar. İhracat biter, domates yerlere dökülür. Yani biz ülke olarak, ihraç ettiğimiz her ürünü pahalı yemek gibi mecburiyetimiz mi var?
Böyle bir anlayış her açıdan zayıflığın ve iş bilmezliğin bir işaretidir. Madem ihracat yapmak istiyoruz, bunun önlemlerini önceden almak, eksik olanın üretimini çoğaltmanın yollarını arayıp bulmak zorundayız. Hangi akıl sahibi kendi azığını satmak gibi bir düşünceye sahip olur ki?
Selim BAYTÜRKMEN