Bir kibrit kutusu beyaz peynir, bir dilim kepek ekmeği diye başlayan diyet reçeteleri, günlük yaşantımızda televizyonlar ve gazeteler sayesinde sağlam bir yer edindi. Ünlülerin yaptığı diyet, şu ünlü doktorun önerdiği reçete diyerek insanlarımıza nasıl hızlı bir şekilde kilo verilir onun yöntemi öğretiliyor. Doğruluğu tartışma götürür bir konu bu elbette. Ama kesin olan bir şey var ki, o da millet olarak uzun zamandır ağır bir diyette olduğumuz gerçeğidir.
Ben bu diyete Ekonomik Diyet diyorum. Siz ne ad isterseniz onu koyun. Ekonomik diyet nasıl olur diye sormayın sakın. Çünkü farkında olsak da olmasak da çoğumuz bu diyeti hayatımızda uyguluyoruz. Ama farkında değiliz. Amacımız zayıflamak değil elbette, ancak tutmakta olduğumuz bu eko diyetin bedelini çok ağır ödüyoruz. Her geçen gün hayatımızdan bazı şeyleri çıkarmak, ertelemek veya azaltmak zorunda kalıyoruz. İdareli olmak, alış-veriş yaparken pür dikkat kesilip haddi aşmamak gibi unsurlar neredeyse yaşam biçimimiz haline gelmiş durumda. Alışageldiğimiz ve aslında pek de yüksek olmayan yaşam standardımızı her geçen gün sistemli bir şekilde aşağıya doğru çekiyoruz. Çoğumuz fakirlik sınırında yaşarken bir o kadarımız da açlık sınırı altında hayat mücadelesi veriyoruz. Bu mecburiyetlerin sosyal ve kültürel yaşantımızı negatif yönde etkilemesi ile birlikte toplumsal yaşantımız ve insani ilişkilerimiz anormal bir vaziyet alıyor.
Toplum olarak içinde bulunduğumuz bu durum, okyanusun ortasında şiddetli bir fırtınaya tutulan ve hayatta kalmakla yok olmak arasında gidip gelen bir denizcinin mücadelesi ile birebir örtüşüyor. Denizci teknesinde bulunan eşyaları bir bir denize atıyor, batmamak için. Önce lazım olmayan ağır eşyalarını fırlatıyor denize. Fırtına şiddetini arttırmaya devam edince daha da fazlasını atıyor. Artık öyle bir noktaya geliyor ki, hayati önem arz eden eşyalarından kurtulmaya çalışıyor. Bu denizcinin mücadelesindeki tek gaye o an için hayatta kalmak. Bunun için fırtına geçene kadar batmama çabasında.
Özellikle son 3-4 yıldır dozu iyice artan bir eko diyet uygulamak durumunda kalan bizlerin bu denizciden ne farkımız var Allah aşkına! O kadar tasarruf eder hale geldik ki, zaruri ihtiyaçlarımızı bile kısmaya başladık. Bunların neler olduğu açmıyorum, çünkü bunu sizlerde pek iyi biliyorsunuz. Aylık bütçemiz sarsılmasın diye ekmek alırken bile tasarruf eder bir hale geldiysek, bunun bir üst kademesi ne olur merak ediyorum doğrusu.
Bu diyet ile millet olarak baya kilo verdik. Hatta ideal kilomuzun altına bile düştük diyebiliriz. Halen sürmekte olan bu diyetimizin bitiş zamanı belli olmadığı gibi, ileride diyet tutacak vatandaş bulabilecek miyiz, o da belli değil!!!
Selim BAYTÜRKMEN