Günümüzde her şeyin ve de her ayrıntının kayıt altına alınması bir yana, bu kayıtlar sosyal medya aracılığı ile binlere belki de milyonlara ulaşıyor. Bu artık alıştığımız bir durum.
Geçtiğimiz gün yine sosyal medyada izlediğim bir videonun konusu şu: Adana’da bir sokakta yan yana dizilmiş kebapçılar sokak boyunca yerleştirdikleri masalarda yüzlerce kişiye kebap servisi yapıyorlar.
Görüntülerde herkes, halinden ve hayatından memnun!
Sokağın iki yanı masalar ile dolu ve arada bir koridor var yürümek için. Tam görüntü akarken, o koridorda giyimlerinden fakir oldukları bir hayli belli olan bir anne ve annesinin elinden tutmuş küçük kızı da yürüyor. Kebap dumanları arasında yolculuk eden bu fakir anne-kız, kim bilir hangi beklentilerle o kebap koridorunda yürümeye devam ediyorlar. Sizce bu anne ve kızı kim sofrasına davet eder veya kim karnını doyurur? Belki bir kişi, büyük olasılıkla da hiç!
Gelin empati yapalım. Yanınızda küçük kızınız, kebap kokuları arasında, keyifle hem yemek yiyip hem sohbet eden insanların arasından geçiyorsunuz ve cebinizde beş kuruşunuz yok!
İşte biz yıllarca Prof. Dr. Haydar Baş hocamızla bunun mücadelesini verdik. Kimse aç kalmasın, herkes her şeyi yesin! Kimsenin gözü kimsenin malında kalmasın. Siyaset üstü bir anlayıştı bu. Ama anlamadınız.
Şimdi de anlamamakta direniyorsunuz. Nereye kadar? Hepimiz fakir olana kadar mı? Ya da kendimizi kebap dumanına kuru ekmeği banarken yakalayana kadar mı? Varın bu soruların cevabını biraz düşünün!