Biz eskiden lig maçlarını ve kanalları hiçbir artı ödeme yapmadan ve de antenden başka hiçbir teknolojik alete ihtiyaç duymadan televizyonlarımızdan izlerdik. Zaman ilerleyip teknoloji değiştikçe yavaş yavaş izlemeye alıştığımız programları bir bir kaybetmeye başladık.
Önce maçlar gitti elimizden. Belki bu normal olarak değerlendirilebilir. Yatırım büyük, masraflar çok! Sonra uydular çıktı bildiğiniz üzere, yeni kanallar, belgeseller, ilgi çekici programlar, sürekli müzik yayını yapan tvler. Tam maçları bedel ödeyip izlemeye alışmıştık ki, uydularımızda izlediğimiz normal kanallar da gözümüzün önünden uçup, paralı bölgelere kaymaya başladı.
Hiçbir ücret ödemeden izlemeye alıştığımız kanalları elde etmek için, bizlerden çeşitli adlar altında para istenmeye başlandı. Bazılarımız bu parayı ödeyip, gerekli teknolojik malzemeleri edindikten sonra, kavuştuk kanallarımıza. Kimimiz de inat edip, televizyon izlemek için satıcının belirlediği fiyatı ödemeyi reddettik. Elimizde olanlara yetinmeyi çalışıyoruz.
Peki neden böyle bir uygulamaya gidiliyor? Biz de bütün dünyaya ayak uydurup, aldığımız nefesin dahi ücretini öder hale gelmeye mi çalışıyoruz? Serbest piyasa ekonomisi ve kapitalizm ne yazık ki, dünyayı böyle bir girdabın içine sürükledi. Biz de bundan geri kalmadık elbette. Bedava yararlandığımız her şey yavaş yavaş elimizden alınması bir tarafa, kazancımız da cebimize giren para da azaldı.
Belki iyi para kazansak, memurumuz, işçimiz iyi maaş alsa (hele bir de kazandıkları hakları ellerinden alınmasa), çiftçinin ürettiği mal para etse, esnaf müşteri bulsa, bizden istenen bedelleri rahatlıkla ödeyip huzura ereceğiz. Yani asıl sıkıntı, birçok şeyin ücretlendirilmesi değil, hizmetin bedelini ödeyecek gücümüzü kaybetmiş olmamızdır.
Bekli de asıl fakirlik denilen şey budur. Zamanında bedava olan ama şimdi paralı olan bir hizmeti alacak gücünüzün olmamasıdır fakirlik! Yoksa bir belgesel ve sinema izlemek için ücret ödemekten kim geri dururdu? Normal bir cadde üzerinde park ettiği aracı için park ücreti isteyen görevliye kim itiraz ederdi? Etmezdi elbette. Neden çünkü adamın cebinde o hizmeti alacak parası var.
İş budur? Biz görünürde fakir olmayan ama özümüzde fakirliği köküne kadar yaşayan bir millet olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu ülkede Bu millete fakirliği unutturacağım Kapınıza güle güle fakirlik yazdıracağım diyen Sayın Prof. Dr. Haydar Başa, kürsüden itiraz eden siyasiler oldukça biz bu fakirliği yaşamaya ve aldığımız her bedava hizmeti kaybetmeye mecbur kalırız.
Selim BAYTÜRKMEN