Bugünkü savaşları diğerlerinden farklı kılan en önemli farklardan bir tanesi de, bu savaşların naklen bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor olmasıdır. Sokak ortasında yüzü üstüne düşmüş ceset fotoğraflarına, ölen evladı için ağlayan bir annenin feryatlarına her gün şahit oluyor dünya toplumları. Ne hazin tecellidir ki, sokakta ölen bir kedi yavrusu için bile gözyaşı döken gözler, bu manzara karşısında tepkisiz ve duygusuz kesiliyor.
Savaşlarını haklı gösterecek bir neden ortaya koyamayan bu zihniyet herkesi gün aşırı bu vahşete şahit kılarak, bir şekilde tepkisiz kalmalarını sağlıyor. Her gün televizyonlarda gördüğü manzaralara, yıkılan evlere, ağlayan çocuklara, ceset görüntülerine alışan gözler savaşı sıradan bir olay gibi algılamaya başlıyor. Savaşa ve vahşete gün aşırı şahit tutulan gözlerden bazıları, alışıyor bu manzaraya. Ve önemsemiyor dünya üzerinde, yanı başında, dört bir tarafında cereyan eden olaylara. Sıradan bir olaymış gibi izleyip geçiyor.
Yaşama hürriyetleri, mal ve can emniyetleri fütursuzca ellerinden alınan insanların feryatlarını kapı zili zanneden insanların sayısının gün geçtikçe arttığına şahit olmak kadar üzüntü verici ne olabilir ki?
Yanlışa göz yummak, gerçekleri görmezden gelmek acziyet değil midir? Savaşa özünde karşı olmasına rağmen, tepkisini dile getirenlerin sayısının yetersiz olduğu da bir gerçektir.
Yanı başında kuş uçuşu birkaç saat mesafede gerçekleşen bir savaşa karşı ne tür tepkiler verdiğini herkes kendi dünyasında ölçmelidir. Savaşın bu denli yakınımızda gerçekleşiyor olması da işin bir başka yüzünü teşkil ediyor. Yakın coğrafyamızda sular bir türlü durulmak bilmiyor. Her geçen gün savaş biraz daha yakınımıza giriyor.
Bana dokunmayan yılan misali, herkes kendinden uzak olan şeyin ömür boyu uzakta kalacağı fikrine saplanmış duruyor. Bakalım toplumda yaşanan bu vurdumduymazlığın sonu nereye varacak? Merak etmeyen parmak kaldırsın!
Selim Baytürkmen