Bugünkü yazımızda da yerel seçimlere bir başka açıdan bakalım istedik. Seçim öncesi propaganda döneminde olsun, seçimlerde yaşanan olaylar açısından olsun, sandıklar açıldıktan sonra yaşananlar olsun; bu güne kadar yapılan seçimlerden çok farklı bir seçim yaşadık. Zaten sayın iktidar ve meclis içi muhalefet bu seçimin yerel seçim olmaktan çıktığını, çeşitli vesilelerle dile getirmişti. Hatta Sayın Başbakan ve ekibi yerel seçimin yeni bir istiklal mücadelesi olduğunu dahi söylediler. Önceleri n “Milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklarımın altın aldım” diyen Sayın Başbakan, yerel seçimleri Kurtuluş mücadelesine benzettiler; bayraktan, sancaktan, milli duygulardan medet umdular…
Yapılan propagandalarda çözümden, yapılacak icraattan bahseden dahi olmadı. Çoğu yerlerde seçeceği belediye başkan adayının adını dahi bilmeden oy atanlara rastladık. Vatandaş oy atarken daha önce yapılan belediyeciliği oylamadı. Verilen hizmetleri değerlendirmedi. Çöp sorununu, yolların bozukluğunu, tozlu, çamurlu ve çukur olduğunu, değerlendirmedi. Seçildiği takdirde yapılacak işlerden bilgi sahibi olmadı.
Propagandayı her partinin kendi lideri yaptı. Özellikle de Sayın Başbakan, partisinin mitinglerinde, televizyon konuşmalarında, sadece kendisi konuştu. Sesi konuşamayacak derecede bozulmasına rağmen kendisi konuşmayı tercih etti.
Şimdi seçilen belediye başkanından ne bekleyecek bu millet? Ya da daha önce seçmiş olduğu fakat hizmet alamadığı halde tekrar seçtiği başkandan ne isteyebilecek? Elbette seçilenlerden bir hizmet istemeye hakkı olamayacak. Ve böylece yapılacak işler, yine seçilenin insafına kalacak. Maalesef bizde seçimler böyle cereyan eder. Kabul etsek de etmesek de yaşananlar bu.
Böyle mi olmalıydı? Belediye başkan adayları yapacaklarını halkın önüne çıkarak anlatma fırsatını bulabilmeliydi. Kamuoyu önünde birlikte tartışılabilmeliydi. Halkımız, özgür iradeyle başkan olmak isteyenlere her türlü sorusunu sormalıydı. İsteklerini sıralamalı, bu isteklerini kimin yerine getireceğini yine özgür iradesiyle tespit etmeli ve ona göre oyunu kullanmalıydı. Elinizi vicdanınıza koyun bunların hangisi gerçekleşti?
Liderler suni bir gündem oluşturdu. Gerginlik politikası sayesinde milletimizin bunları aklına bile getirmesi engellendi. İktidar, yerel seçimi ulusal güvenlik meselesi haline getirince de halkımız bölünmez bütünlüğünü tehlikedeymiş gibi algıladı. Oluşan algı yönetimi sayesinde milletimiz kaybetti. İşin en acı tarafı hala milletimiz kaybeden tarafın kendisi olduğunu dahi anlayabilmiş değil.
Uğur Kepekçi / 13 Nisan 2014