Gaye ve
ölçüler bakımından İslam bir yandan insandan kulluk ve ibadeti isterken bir
yandan da inanan-inanmayan bütün insanların haklarını koruma altına almıştır.
Şimdi de
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın tespitleriyle bu yöndeki bilgileri paylaşalım:
İslam’ın
Koruma Altına aldığı Beş Mukaddes Kavram:
İslâm,
inanan-inanmayan bütün insanların mukaddes olan değerlerini korumayı garanti
altına almıştır.
İnsân için
korunması gereken beş mukaddes kavram şunlardır: Can, mal, namus, akıl ve din.
İslâm'da
bunların her biri mukaddes bilinir ve korunmaları için bütün tedbir ve
müeyyideler uygulanır.
Esasen temel
hak ve hürriyetler kâmil manada İslam’la korunmuştur. Kur 'ân-ı Kerîm ve hadislerde
bu hususta pek çok prensip; kural ve düzenleme vardır.
Evrensel
beyannamelerin daha yarım asırlık bir geçmişi varken ve bu beyannameler hak
ihlâllerini önleyemezken İslâm’ın 14 asırlık mesajı ve tatbikatı, bir ibret
vesikası ve bir şeref şahikası olarak ortadadır.
İslâm'ın bu
yönü hakkıyla bilinmediği için veya müsteşriklerce saptırıldığı için de bir kısım
itirazlar söz konusu olmaktadır.
Temel hak ve
hürriyetlerle ilgili yeterli malumat almak isteyenler "Veda Hutbesinde İnsân
Hakları" adlı kitabımıza müracaat edebilirler.” ( Prof. Dr. Haydar Baş,
Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı, 1998, Sayfa 26)
Bu konuya
daha sonra farklı bir konu başlığı altında inceleyeceğimiz için bu kadarıyla
yetiniyoruz.
Çünkü “Veda
Hutbesinde İnsan Hakları” eseri Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın çok önemsediği bir
eserdir. Yeri geldiği için birkaç kelime değinerek esas konumuza devam
edeceğiz:
Veda
Hutbesi, tarihî mesajında, muhtevasına korunması gereken “beş mukaddes varlık”
almıştır. Bu beş mukaddes varlığın her türlü zâhir-bâtın tecavüzden korunması,
aslında dünya barışın ve iki cihan saadetinin teminatıdır. Resulü Ekrem, bu
hitabesinde, esasen İslâm hukukunun temel gayesini de vurgulamıştır. Zira hak
ve hürriyetler ve mukaddes mefhumlar, hukukla korunur. Tabi, hukukun koruyuculuğu
yanında, vicdani, ahlâkî ve imânî müeyyidelerin de muhafızlığı esastır.
Bununla
beraber bilinmelidir ki, mukaddes varlıklar ancak kâmil, kendini mükellef bilen
insan (ki bu gerçek mümindir.) tarafından ve onun eliyle korunabilir. Öncelikle
kendi nefsinde sonra da sosyal hayatta ve insanlık platformunda bu mukaddes
varlıkları koruyacak kâmil insan olmadıkça hak ve adâletin gerçekleşmesi
muhaldir. Bütün izahlarımızda bu gerçeğin vurgulanması, bu temel sebebe dayanmaktadır.”
(Prof. Dr. Haydar Baş, Veda Hutbesinde İnsan Hakları, 4. Baskı, Eylül 1995, Sayfa
99)
(Devam edecek…)