İslam’a itirazların tarihi seyri içerisinde müşrikler
sürekli başka başka tekliflerle gelerek Peygamberimizi davasından vazgeçirmeye
çalıştılar. Bu makalemizde de Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın” Din
Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı” şaheserinden Peygamberimize yapılan
diğer tekliflere değineceğiz:
Bir gün müşriklerin ileri gelenleri güneş battıktan sonra Kâbe'nin
arkasında toplanarak getirecekleri teklifleri ve belirleyecekleri tavrı tespit
ettiler. Azılı müşriklerden oluşan bir grup Peygamberimizi çağırdılar. Ve karşılıklı
konuşmaya başladılar.
Müşrikler: "Ya Muhammed! Dediler. Senin yaptığını hiç
kimse kavmine yapmadı. Babalarımızı hakir gördün, dinimizi ayıpladın,
ilahlarımıza sövdün, inançlarımızı hor gördün. Bizi parçaladın. Maksadın malsa
sana pek çok mal toplayalım, reislik ise seni başımıza geçirelim. Seni cin çarpmışsa
tedavisine bakalım."
Resûlullah cevap verdi: "Dediklerinizin hiç birisi
bende yok. Allah beni peygamber olarak gönderdi. Bana kitap verdi. Korkutup
müjdeleyici olmamı emretti. Ben de size duyurdum. Kabul ederseniz dünya ve
ahirette nasibinizi alırsınız. Reddederseniz Allah benimle sizin aranızda
hükmünü bildirinceye kadar sabredeceğim."
Bunun üzerine müşrikler değişik tekliflerle yaklaştılar: “Ya
Muhammed, bizim tekliflerimizi kabul etmiyorsan o halde sana inanmamız için
şunları yap: Biliyorsun ki şehrimizden daha dar ve susuz bir şehir yok.
Maişetimiz de herkesten daha dardır. Seni gönderen Rabb ‘ine söyle bizi sıkıştıran
şu dağları yürütsün. Memleketimizi genişletsin. Burada Irak ve Şam'daki gibi
nehirler fışkırtsın. Geçmiş babalarımızdan birini diriltsin, O da Kusey İbn-i
Kilâp olsun. Çünkü o doğru, bilgili ve mümtaz bir insandır. Ondan senin
söylediklerinin doğru olup olmadığını bir soralım. Eğer senin doğru söylediğini
kabul ederse biz de senin Allah nezdindeki makamını bilir, Allah’ın seni gerçekten
peygamber gönderdiğini anlarız."
Peygamberimiz cevap verdi: "Ben bunun için
gönderilmedim. Ne için gönderildiğimi size bildirdim. Kabul ederseniz iki cihan
saadetine erişirsiniz. Reddederseniz Allah, aramızda hükmedinceye kadar
sabredeceğim.”
Müşrikler devamla: "Madem ki bunları yapmıyorsun, bari Rabbinden
senin peygamber olduğunu söyleyecek bir melek göndermesini iste. O melek bize
gerçeği söylesin. Rabbinden iste sana bahçeler, köşkler, altın ve gümüşten
hazineler versin. Böylece sen geçim kaygısından kurtulmuş olursun. Zira sen de bizim
gibi geçimini temin etmek için çarşıda pazarda dolaşıyorsun. Eğer sandığın gibi
peygamber isen bunları yap ki sana inanalım."
Peygamberimiz yine benzer bir cevap verdi: "Bunları yapacak
ve bu şeyleri Rabbimden isteyecek değilim. Çünkü ben bunları yapmak için
gönderilmedim. Allah, beni uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderdi. Kabul
ederseniz dünya ve ahiret sizindir. Reddederseniz Allah aramızda hükmedinceye kadar
sabredeceğim."
Müşrikler: "O halde, zannettiğin gibi Rabbin kadirse,
bize gökten azap indirsin. Böyle yapıncaya kadar sana inanmayacağız. Bizi mazur
gör, biz Rahman'a asla inanmayız. İki taraftan birimiz helak oluncaya kadar da
yakanı bırakmayız. Biz de meleklere tapıyoruz. Onlar da Allah’ın kızlarıdır.
Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe sana inanmayacağız.” (Rad/31. Ayet).
Bu iddia ve itirazlardan müşriklerin Allah ve Resulüne
teslim olmamak için ne kadar imkânsızlık varsa, hepsini denediklerini
anlıyoruz. (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kuranı Kerimin Cevabı,
1998, Sayfa 62-63-64).
(Devam edecek…)