Bir kimse inandığı dinin esaslarını bilmek zorundadır. Eğer
kişinin imanı, sadece taklit boyutunda kalırsa, atadan deden babadan
duyduklarıyla kalırsa o iman açık havada yanık kalmasını istediğimiz mum
gibidir. Şiddetli bir rüzgâr o mumu söndürür.
Ahir zamanda entrikaların, sapıklıkların, azgınlıkların en
yoğun şekilde cerayan ettiği şu günlerde iman ışığımızı dış etkenlerden mutlaka
korumak zorundayız. Onu bir koruma kabında saklamalıyız. Aksi takdire iman
ışığımızı fitne rüzgarlarıyla söndürürler.
Bu tehlikeleri önceden sezen çağın bilgesi Prof. Dr.
Haydar Baş, çağının insanın imanını koruyabilmesi için gerekli bütün bilgi,
beceri ve feraset eğitimini vermiş, sadece kendi imanlarını korumak gibi bencil
bir yaklaşım yerine, iyiliği emretmek kötülüğü yasaklamak gibi de bir
görevimizin olduğu şuurunu gönlümüze nakşetmiştir.
Onun tarif ettiği iman, her türlü tehlikelere karşı ışığını
koruyabilen hem aydınlanan hem aydınlatan bir durum arz etmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Mevlana’nın çağlar önce
vermek istediği mesajı kendi çağının insanına sunma gayretini sürdürmüştür.
Hz. Mevlâna hem çağının insanına hem çağlar ötesinin
insanına verdiği mesajlardan birkaçı:
“İyi yol arkadaşları edinin kendinize. İyi insanlar
biriktirin. Zira kapkaranlık gece de bir mumla kapınızda belirebilir bu
insanlar. Ve bu mum hayat ışığı olmasa da önünüzü görmenize kâfi gelir.”
“Karanlığı lanetlemektense bir mum yak.”
“Sonunda mum gibi erimek varmış, sonunda kül olup yok
olmak varmış...
Sen benim hiçbir zaman sönmeyecek mumum olduktan sonra
kim benim ışığımı söndürebilir ki!”
“Işıklar söner de yine karanlıkta kalırsan diye
bekliyorum.”
“Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey
kaybetmez.”
Hz. Mevlâna sözlerinde mum simgesini çok kullanır. Gerçekten
aydınlanmak ve aydınlatmak her çağda zor bir görev olmuştur. Mumun özelliği
aydınlatmaktır. Ama aydınlatmak için de aynı zamanda yanmaktır, erimektir, çile
çekmektir. Aydınlatmak için yanmayı, erimeyi her babayiğit göze almaz. Seçilmiş
ve sevilmiş olmak lazım. Hz. Mevlâna gibi Yunus gibi Haydar Hoca gibi İnsan-ı
kâmil olmak lazım. Yaşadıkları hayat,
çektikleri çileler meydandadır.
Şimdi tekrar konumuza dönelim müsaadenizle:
B. İslam'ın ilk
dönemlerindeki itirazlar.
1-Înkârcılann İslam’a İtirazları
Küfrün İslâm'a tepkisi onun doğasından kaynaklanmaktadır. İnkârcılar
İslam karşısında küfrün tabiatından gelen bir tepki içerisinde olmuşlardır.
Küfür, İslam tezi karşısındaki en şiddetli antitezdir. (Prof. Dr. Haydar Baş,
Din Tahripçilerine Kuranı Kerimin Cevabı, 1998, Sayfa 50-51)
YORUMLAR