İslam’ın temel vasıflarından İslam’ın din olduğunu ve
kaynağının vahiy olduğunu bundan önceki makalelerde bahsettik. Bu bölümde de
“İslâm'ın temeli Kelime-i Şehadettir” konusunu Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın
eserinden aktarmaya devam edeceğiz.
Kelime-i Şehadet İslam’ın temeli olup, iki nükteyi ifade
etmektedir;
1-Tevhid: Allah 'tan başka ilah yoktur.
2- Nübüvvet: Hz. Muhammed (sav) Allah’ın elçisidir.
Burada asıl olan tevhittir, ancak tevhit nübüvvetle
tamamlanır. Nübüvvetsiz tevhid, sahih ve kâmil olmaz.
Diğer bir ifadeyle Muhammedün Resûlullah ibaresi kabul
edilmedikçe gerçek anlamda; Lailaheillallah şehadeti de kabul edilmiş olmaz.
Bunun pratik anlamı şudur: İslam’ı anlamak ancak nübüvvete
inanmak ve onu anlamakla mümkündür. Nübüvveti anlamanın muhtevasında ise,
Resûl-i Ekrem (sav)'i tanıma ona tabi olmak vardır. Resûl-i Ekrem'in tanınması
ise, ancak
O'nun sünnetini yaşamak ve hadisleriyle amel etmekle
mümkündür. Zira Resûlullah 'in sünneti, İslam’ın ve Kur’an-ı yaşanma tarzı ve
üslubudur. Bu bakımdan hadislere veya sünnete itiraz; ister direkt, isterse
dolaylı olsun, Islâm'a itirazdır.
Nübüvvete itirazın bir şekli de velayete itirazdır. Zira,
ilmen ve tecrübe ile sabittir ki velayet, hakikatte nübüvvetin bir uzantısıdır.
Velayeti bir nehir olarak düşünürsek, bu nehir nübüvvet denizine ulaşır. Bu
deniz ise neticede Tevhid okyanusuna gark olur.
Bütün bu izahlardan sonra şu tespitte bulunabiliriz:
Günümüzde yaşanan küfür, Allah 'i (c.c) inkardan değil, daha ziyade nübüvveti
inkârdan veya ona uzak kalmaktan kaynaklanıyor. İnsanlığın ana problemi budur.
Peki acaba, İslam dünyasın ın bu konudaki hatası nereden
kaynaklanmaktadır? Cevap açıktır: İslam dünyasındaki sapmaların sebebi,
nübüvvetin gereğini yapmamaktır. Bunun başka bir ifadesi ise, nübüvvetin devamı
niteliğindeki "velayet" gerçeğinden uzak veya mahrum kalmaktır.
Bunun ise müşahhas anlamı şudur: Velayet yolunun erleri
kâmil insanlar, arifler ve Allah dostları anlaşılmadan, peygamberin
getirdiklerinin lahutî hazzına ermek ve manasını anlamak mümkün olamaz.
Günümüzde sönmeye yüz tutmuş iman ve İslam aşkının tekrar
dirilmesi için, nübüvvet nuruna gark olmuş mana erlerini sayıları azdan az da
olsa bulmak, onlarla bütünleşmek şart ve esastır. Tarih de bu tespitimize ışık
tutmaktadır. Zira tasavvuf erbabının ve alp erenlerimizin aşk ve vecd dolu
hizmetleri bunun en açık, en canlı şahididir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki günümüzde İslam’a itirazların
önemli bir sebebi de velayet gerçeğine ve ona bağlı hakikatlere ters düşmek
veya bu zengin mana ufkuna yükselememektir. (Prof. Dr. Haydar Baş / Din
Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı / Sayfa 8-9)) (Devam edecek)
Uğur Kepekçi