Kutlu doğum haftası vesilesiyle peygamberimizle münasebetlerimizi yeniden gözden geçirmekle güzel kazanımlar elde edilebileceğini dile getirmiştik. Elbette O’na sevgi ve bağlılık iddiasında bulunanlar, iddialarını ispat etmek zorundadırlar.
Yüce Peygamberi sevmenin, O’na yakınlığın emarelerini üzerinde taşımayan kimselerin, O’na bağlılıktan ve sevgiden bahsetmesi sadece kuru bir iddiadan ibarettir. Bir hadis-i şeriflerinde Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) kendine yakınlık sağlamak isteyenlere yolunu işaret etmiştir.
“Kıyamet gününde insanların Bana en yakın olanları, Bana en çok salât-ı selâm getirenleridir.” (Tirmizî, Vitir 21).
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) Efendimize çokça salât-ü selâm getirebilmek için O’nu çok sevmek gerekir. Zira insan sevdiğini dilinden düşürmez; O’nu her fırsatta anar. Resulüllah’ı (s.a.a.) anıp yâd etmenin de özel bir usulü vardır. O da, adı zikredilince, “sallallahu aleyhi ve âlihi” ya da “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed” demektir.
Peygamberimize salât-ü selam getirmekle O’na olan sevginin ve yakınlığın artması gerçekleşecek, yakınlık oluşunca O’na uymak da kolaylaşacak, O’na uyunca da hem Allah’ın sevgisine hem de suçlarımızın affedilmesine sebep olacaktır. Al-i İmran suresi 31. ayette bu açıkça beyan edilmiştir:
“Ey Resulüm! İnsanlara de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.”
Cuma günü Peygamber Efendimize Salât-ü selam getirmek en faziletli olanıdır ancak diğer zaman ve mekânlarda da O’na salavat getirilir. Genel olarak diyebiliriz ki salavat getirmek için illa özel bir mekâna ve özel bir zamana ihtiyaç yoktur.
“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça Salât-ü selâm getiriniz; zira sizin salât-ü selâmlarınız Bana sunulur” buyurunca, ashâb-ı kirâm, “Yâ Resülullah! Vefat ettiğin ve Senden hiçbir eser kalmadığı zaman salât ü selâmlarımız Sana nasıl sunulur?” diye sordular. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm, “Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65).
“Kabrimi bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salât-ü selâm getiriniz. Zira nerede olursanız olun sizin salât ü selâmınız Bana ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Menâsik 97).
Peygamber Efendimize salât ve selam getirmenin önemini imkânlarımız elverdiği oranda aktarmaya çalıştık ancak şunu da unutmamak lazım ki O’nun adı anıldığı takdirde duyup da salavat getirilmediği takdirde de Yüce Resulün incitildiği hatırlardan çıkartılmaması gerekmektedir.
“Yanında adım anıldığı halde Bana salât-ü selâm getirmeyen kimse perişan olsun.” (Tirmizî, Daavât 101).
Bu bilgiler ışığında zamanlarımızı, dualarımızı ve gönüllerimizi O’nun salât-ü selamlarıyla bereketlendirmeliyiz. Bu takdirde hem O’nun sevgisinden söz etmeye, hem de O’na yakınlık iddiasında bulunmaya hakkımız olabilir.
Uğur Kepekçi / 21 Nisan 2014