Birçok okurumun da bildiği gibi, ben bir hekimim ve Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı olarak çalışmaktayım. Mesleğim gereği sık sık doğumlara ve ölümlere; bebelerimizin bu dünyaya teşriflerine ya da insanlarımızın son anlarına şahitlik etmekteyim.
Doğan her bebek, annesi babası hangi milletten, hangi ırktan hatta hangi dinden olursa olsun o kadar masum ve de güzel olarak doğmakta ki. O kadar güzel kokuları, o kadar masum yüzleri var ki.
Yıllar içerisinde aldığı eğitim, kültür ve yaşam tercihlerine göre ömrü olan her çocuk büyümekte. Ve herkes kendisine verilen süre dolduğunda bu dünyadan göç etmekte.
Bu yaşam süresi insanoğlu için hep imtihanlarla dolu. Bu imtihanlardaki başarısına ve hayatında karşısına çıkan tercihlere göre kişinin ömrü şekilleniyor. Bu dünyadaki yaşamımızın sonuna geldiğimizde ise; hayatta tekrarı olmayan, bütünlemesi olmayan tek imtihan; son nefes imtihanı ile karşı karşıya kalıyoruz. Sanırım esas olan da bu. Aklı olan kişinin, tekrarı ve bütünlemesi olmayan bu son nefes imtihanına çok ciddi hazırlanması gereği aşikar sanırım.
Düşünsenize, hep bu imtihan bilinci ile olursak; hiç hata işlememiz mümkün mü? Ama ne var ki; bir dersten geçmek için öğrencinin verdiği ehemmiyeti bazen; biz ölüme hazırlık için vermemekteyiz.
Sınavına çalışmayan bir öğrencinin sınavda başarısızlığı nasıl kaçınılmaz ise; son nefes imtihan bilinci ile yaşamayan kişinin de başarılı bir imtihan vermesi zordur.
Yaşamımız sırasında en çok ne ile meşgul olur isek; sınav anında yani ölüm anında o hal ile halleniriz.
İcmal Dergisi yazarlarından Rahmetli Celal Mısır Hocamız hep bir anısını paylaşırdı bizimle:
Anadolu'da bir köyde
öğretmenlik yaptığı yıllarda; köyde sekarat (can çekişme) anında olan bir
kişinin başına dua etmesi için çağrılır. Hastaya 'Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve
resulühü' şeklinde şehadet
getirtmeye çalışır. Ama ne var ki; tüm uğraşına rağmen, farklı sözleri
söyleyebilen kişinin bir türlü şehadet kelimelerini söylemeye dili dönmez.
İnsanoğlunun bilinci ortadan kalktığı zaman artık akıl devreden çıkmış, kalp, gönül, bilinç altı devreye girmiştir.
Uyurken gördüğümüz rüyalarda yaşadıklarımızı düşünürsek, ne demek istediğimi çok daha iyi anlarız.
Adamın birisi hep Peygamber Efendimizi (s.a.v.) rüyasında görmek
istiyormuş. Bir muhterem zata bu durumunu anlatmış.O zatta cevaben eğer
gönülden istersen olacağını söylemiş.
Adam peki demiş eve gitmiş ve akşam rüyasında yine görememiş. Tekrar o
muhterem zata, alim kişiye gitmiş ve yine göremediğini anlatmış.
Bu kez O muhterem zat:
-Peki ! demiş akşamleyin çok tuzlu yemekler ye ve hiç su içmeden yat,
bu sefer görürsün demiş. Adam heyacan içerisinde eve gitmiş çok tuzlu yemekler
yapıp yemiş ve hiç su içmeden yatmış. O akşam rüyasında şelaler içerisinde,kana
kana sular içiyor yani hep su ile ilgili rüyalar görmüş.
Sonra o alim zata gitmiş. Adam:
-Ben dediklerinizi yaptım. Hep su gördüm su ile ilgili şeyler gördüm.
demiş.
O muhterem zatta işte akşam tuzlu yedin sen suyu gönülden istedin ve
rüyanda da su gördün eğer Peygamber efendimizi(s.a.v.)'de görmeyi gönülden
isteseydin rüyanda O'nu görürdün demiş.
Nasıl gündemimizde ne varken uyumuş isek; rüyamızda göreceklerimiz de onlar ise; ölüm anı da böyledir. Nasıl yaşarsak öyle ölür ve nasıl ölürsek öyle diriliriz.
Eğer yaşamımız sırasında güzel insanlarla dostluk yapmışsak, o dostlar bizi hiç bırakmazlar; son anımızda, imtihanda da bize sahip çıkarlar.
Yoğunbakımda çalıştığım için bazen hastaların son anlarına şahitlik ediyorum demiştim. Hastaların bazıları son zamanlarında o kadar güzelleşiyor ki; yüzlerine aynen yeni doğan bebeklerin masumluğu, güzelliği ve kokusu hakim oluyor.
Hastalığının son dönemlerinde olan bir büyüğümüze yoğunbakımda hizmet etmeyi Rabbim nasip etti. Yaşamını hep Hakk'ın çizgisinde yaşadığına şahitlik ettiğimiz, çileli bir hayat yaşayan bu büyüğümüz bilinci kapalı olarak yoğunbakımda yatmakta. Hayatı boyunca dostluk ettiği, gönül verdiği Allah Dostu geldi Ona dua etti. Ardından tıbbi ölçülere göre bilinci kapalı, komada olan hastamız başladı gülücükler atmaya. Sesi çıkmıyor ama mimikleri ile adeta kahkahalar atıyordu. Ve çevresindeki gönül ehli olan dostlar, hemen odayı yenidoğan bebeklerin kokusunun sardığını ifade ettiler.
Doğduğu gibi temiz olarak ölmeyi başarabilenlere ne mutlu!
Yaşamı boyu Hakk Dostları ile, dostluk kurabilenlere ne mutlu !
"Ölmek değildir
hayatımızın en müşkil işi
Müşkil odur ki ölmeden evvel ölür kişi"
O zaman son sözlerimiz, duamız olsun:
Ya Rabbi, bizi dostlarının gönlünden düşürme !
Ya Rabbi, imanımızı
tam etmeden canımızı alma !
Yrd. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi