Sevr şartlarından Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolun dönüm noktası diyebileceğimiz zaferin yıldönümü. Zafer Bayramı'na, yani 30 Ağustos'a bakarken, eğer zaferin arkasındaki ruhu, inancı görmezsek aferi yeterince anlamamışız oluruz. Ve bugün de ülke olarak, millet olarak muvaffakiyetimizin ancak aynı ruhu, aynı inancı yaşamaktan geçeceğini unutmamalıyız. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2004 yılında yayınlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı özel programından bir pasajı sizlerle bu yazıda paylaşacağız:
Peki, Türk varlığından arındırılmış bir İstanbul'da ne olur?
Eski Bizans olur. Kısaca üzeri örtülü proje ile bugün gözler İstanbul'a yönelmiştir. Daha ne dedik? Güneydoğu Bölgesinde bir Kürt devleti. Aynı ideal Avrupa Birliği'nin Türkiye’ye dayattığı bir şart değil mi? Aynısı bir şart olarak Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsanız bunu yerine getireceksiniz. Doğu'da Ermenistan'a. Bu da bir şart. Hatta yaptığınız toplu katliamların da tazminatını ödeyeceksiniz şeklinde. Bütün bunlar devam ederken asıl olan, Türk milletini bu coğrafyadan fiilen atmaları mümkün olamayacağı için ta 1071 öncesine bu coğrafyayı taşıyabilmek kastıyla, Milletin imanı üzerinde çok ciddi oyunlar ve hesaplar dönmeye başladı. Nedir bu?Diyalog adı altında, Türk'ün İslamlaştırdığı bu coğrafyanın bireylerini tekrar Hristiyan yapmak, tekrar Haçlı zihniyeti ile beraber yoğurmak ve bu coğrafyadan ondan sonra mümkün olacaktır ki; Türk milletini çıkarmaktır. Aksi takdirde tevhid inancı, itikadı bu milletin gönlünde taht kurduğu, yaşadığı süre içerisinde onu buradan çıkartamazsın. Onun için bu coğrafyada yaşayan insanlara, evvela “Müslüman olmadığını,” sonra “Türk olmadığını,” daha sonra da “Gördünüz ya sizde anladınız ve itiraf ettiniz ya burası Türklere ait değil.” deyip; işte asıl işgali bu şartlardan sonra. Zaten 150 bin kilometrekaresi gerek satılma gerekse kira yoluyla milletin elinden çıkartılmıştır. Böyle bir kader ile böyle bir anlayışla iç içeyiz ve bunu “dinler arası diyalog” adı altında maalesef siyaset dediğimiz kurum icra-i faaliyet noktasında. 30 Ağustos münasebetiyle ayıkmamız ve buna göre siyasetin kendine gelmesi, millete dönmesi, milletle beraber olmasını Ben teklif ediyorum. Aksi takdirde bunun sonu hiç kimsenin hayrına, menfaatine olmaz Ve “bu çok büyük musibetlerin kapısı olur”, cümlesiyle anlatmak istediğimi ifade etmek istiyorum.
Kilispostası Haber Merkezi
Malazgirt ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferleri Türk-İslam Medeniyeti’nin Zaferleridir
İşte olaya baktığımız zaman iki ordu karşı karşıya geldi de çarpıştı, biri galip geldi, biri mağlup oldu değil. İki medeniyet nasıl Malazgirt'te teslim olduysa, Türk-İslam medeniyetine teslim olduysa, işte Mondros’la başlayan, 1914’te başlayan hareketle bizi teslim almaya çalıştılar, bu coğrafyadan, bu topraklardan çıkarmak istediler. İmanını, Türk'ün imanını, nasıl buraya Türk milleti imanını taşıdı ise Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra da onu çıkarmak istediler. Onun için dikkat ederseniz bakın Türk milletinin imanı ile uğraşılıyor. Niye? Çünkü Türk milleti bu toprağa geldiğinde, ilk defa imanını bütün insanlığa açtı. Onları İslamlaştırdı. Onları medenileştirdi. Onları insan yaptı. Şimdi Avrupa Birliği adı altındaki oyunlarla o gün Türk'ün sergilediği bu inançla mücadele ediliyor. “Onu” diyor “alırsak bunların işini kolaylıkla hallederiz.” Yani şu anda yapılan hareketler masum hareketler değil. Kasıtlı, Türk’ü bu vatandan çıkartmak, Milleti imha etmek, yok etme hareketidir. Binaenaleyh ben milletimizin bu olaylar karşısında, kısa zamanda ayıkacağını ve de Milletimizin üzerindeki menfur ideallerini hiçe çıkaracağını, onları yok edeceğini, bir ayıkma ile bir sille atacağını biliyor ve buna çok iyi inanıyorum. Ve bu konuda da Aziz Milletimize hayırlar ve başarılar diliyorum. Tarih mutlak surette tekerrür edecektir ve de şarttır.Batı'nın Sevr Antlaşması ile Anadolu’yu İşgal Etmekteki Hedef ve Israrları Günümüzde de Hala Devam Etmektedir
Özel şartlar altında hukuku olan bir İstanbul, aynı statüde bugün Avrupa Birliği İstanbul'u görmek istiyor. Yani İstanbul Türk varlığından arındırılmak isteniyor.Peki, Türk varlığından arındırılmış bir İstanbul'da ne olur?
Eski Bizans olur. Kısaca üzeri örtülü proje ile bugün gözler İstanbul'a yönelmiştir. Daha ne dedik? Güneydoğu Bölgesinde bir Kürt devleti. Aynı ideal Avrupa Birliği'nin Türkiye’ye dayattığı bir şart değil mi? Aynısı bir şart olarak Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsanız bunu yerine getireceksiniz. Doğu'da Ermenistan'a. Bu da bir şart. Hatta yaptığınız toplu katliamların da tazminatını ödeyeceksiniz şeklinde. Bütün bunlar devam ederken asıl olan, Türk milletini bu coğrafyadan fiilen atmaları mümkün olamayacağı için ta 1071 öncesine bu coğrafyayı taşıyabilmek kastıyla, Milletin imanı üzerinde çok ciddi oyunlar ve hesaplar dönmeye başladı. Nedir bu?Diyalog adı altında, Türk'ün İslamlaştırdığı bu coğrafyanın bireylerini tekrar Hristiyan yapmak, tekrar Haçlı zihniyeti ile beraber yoğurmak ve bu coğrafyadan ondan sonra mümkün olacaktır ki; Türk milletini çıkarmaktır. Aksi takdirde tevhid inancı, itikadı bu milletin gönlünde taht kurduğu, yaşadığı süre içerisinde onu buradan çıkartamazsın. Onun için bu coğrafyada yaşayan insanlara, evvela “Müslüman olmadığını,” sonra “Türk olmadığını,” daha sonra da “Gördünüz ya sizde anladınız ve itiraf ettiniz ya burası Türklere ait değil.” deyip; işte asıl işgali bu şartlardan sonra. Zaten 150 bin kilometrekaresi gerek satılma gerekse kira yoluyla milletin elinden çıkartılmıştır. Böyle bir kader ile böyle bir anlayışla iç içeyiz ve bunu “dinler arası diyalog” adı altında maalesef siyaset dediğimiz kurum icra-i faaliyet noktasında. 30 Ağustos münasebetiyle ayıkmamız ve buna göre siyasetin kendine gelmesi, millete dönmesi, milletle beraber olmasını Ben teklif ediyorum. Aksi takdirde bunun sonu hiç kimsenin hayrına, menfaatine olmaz Ve “bu çok büyük musibetlerin kapısı olur”, cümlesiyle anlatmak istediğimi ifade etmek istiyorum.
2004 yılı 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Programı'ndan yine alıntı yaptığımız diğer bölümü okumak için tıklayınız... |