DEM Parti Heyetinin Irak Temasları ve 27 Yıl Önce Yapılan Uyarılar
DEM Parti heyeti, 16 Şubat'ta başladıkları Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi temaslarını tamamlayarak bugün Türkiye'ye dönüyor. Heyet, bölgedeki aktörlerle dört önemli görüşme gerçekleştirdi. Görüşmelerin sonuncusu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani ile yapıldı.
Başbakanlık binasında gerçekleşen görüşme 45 dakika sürdü. DEM Parti İmralı Heyeti üyeleri, Öcalan ile yapılan görüşmelere ilişkin bilgilendirme yaptı ve Barzani'nin sürece dair görüş ve önerilerini aldı. Heyette Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Berdan Öztürk, milletvekilleri Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Mehmet Kamaç ile Asrın Hukuk Bürosu avukatları yer aldı.
Ancak dikkat çekici olan, bu görüşmelerin, tam 27 yıl önce Abdullah Öcalan yakalanmadan önce dile getirilen önemli bir uyarıyı hatırlatmasıdır. O dönemde, televizyon ekranlarında katıldığı programda açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, Kuzey Irak’ta bir Kürt federasyonunun kurulmasının PKK tehlikesinden bile büyük bir tehdit olduğu belirtmişti.
27 Yıl Önce Yapılan Uyarı Gerçekleşiyor Mu?
Prof. Dr. Baş'ın 27 yıl önce yaptığı konuşmada, Kuzey Irak’ta kurulan federe devletin Türkiye için uzun vadede büyük bir tehlike oluşturabileceği vurgulanmıştı. Barzani ve Talabani’nin ortak bir yönetim oluşturmasının, sadece Irak ile sınırlı kalmayıp Suriye, İran ve Türkiye’yi de etkileyecek bir süreci başlatacağı ifade edilmişti.
Ve 27 yıl içerisinde Irak ve Suriye tekrar yapılandı. Şimdi de Apo'nun PKK'ya silah bırakma çağrısı yapıp yapmayacağının tartışıldığı şu günlerde acaba Türkiye'nin başına bir çorap mı örülüyor?
Kasım 1998'deki konuşmada, Irak'ta kurulacak federatif devlette Kürdistan Bölgesel Yönetimi oluşturulmasının amaçlandığına dikkat çekiliyor. Bu bölgedeki bölgesel yönetmin Musul ve Kerkük'ün zengin petrol kaynaklarını ele geçireceği ve ekonomik gücünün hızla artacağı belirtilerek şu sözler sarf edilmişti:
“Türkiye'nin asıl meselesi; kurulmakta olan bu federasyonun üzerine gidip kesinlikle bunu lağvetmesidir, kabul etmemesidir.”
Özellikle federasyonun ilerleyen yıllarda bağımsız bir devlet olabileceği ve bunun Türkiye'nin sınır güvenliğine büyük bir tehdit oluşturacağı vurgulanmıştı. Bugün gelinen noktada, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin giderek daha bağımsız bir statüye kavuştuğu ve Türkiye’de çeşitli siyasi aktörlerin bu yapıyla doğrudan temas kurduğu görülüyor.
Türkiye Ne Yapmalı?
27 yıl önce yapılan bu uyarılar, günümüzde yaşanan gelişmelerle yeniden gündeme geliyor. Kuzey Irak’ta güçlenen Kürdistan Bölgesel Yönetimi, hem bölgedeki diğer ülkeler hem de küresel güçler için bir stratejik unsur haline gelmiş durumda.
Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir politika izleyeceği ve bölgesel dengeleri nasıl yöneteceği büyük önem taşıyor. Ancak geçmişte yapılan uyarılar dikkate alınmadığında, bugün karşılaşılan tehditlerin daha da büyüdüğü görülüyor.
DEM Parti heyetinin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yaptığı görüşmeler, bu tartışmaları yeniden alevlendirirken, Türkiye’nin ulusal güvenlik açısından nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiği konusunda önemli sorular doğuruyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın tam konuşma metni:
Talabani ile Barzani’yi Bir Araya Getirip Kuzey Irak’ta Kurulan Federasyon Devleti, Apo’dan Çok Daha Tehlikelidir
Şimdi Talabani ve Barzani görüşmesi; geliyor adamlar, bu iki gücü burada bir araya getiriyorlar, federasyon devlet kuruyorlar. Böylece biz batıyı tanıdık ama burada çok daha ciddi bir olay var; burnumuzun dibinde, Kuzey Irak’ta. Türkiye'nin o günlerde hatırlarsanız birkaç televizyon haberi ile geçiştirdiği federe devlet hala konuşulmuyor. Bana sorarsanız Apo'dan çok daha tehlikeli, bu manada orada kurulan devlettir. Neden? Şimdi orada devlet olarak kimliğine kavuşan bir güç; Suriye'den, İran'dan, Irak'ta kurulmuş ve de Türkiye'den bazı talepler gelirse…
Mesela ki şu ana kadar olayları bu noktaya taşıyanlar bunu niçin, bu söyleyeceğimi gündem etmesinler? Referandum talebinde bulunursalar, hukuk dili ile bunu da izah etmeye çalışırsalar; öp başına geleni. Ne yapacaksın? Onu söyle bana. O halde şu anda Türkiye'nin asıl meselesi; kurulmakta olan bu federasyonun üzerine gidip kesinlikle bunu lav etmesidir, kabul etmemesidir. Zaten biz bu adamla, 15 yılın üzerindeki zaman dilimi içerisinde bu PKK denilen tehlikeyle mücadele halindeyiz. Anlatabildim mi? Onunla bizim sistematik bir mücadelemiz var. Ama bu resmiyet kazandığı zaman… Bazı siyasilerimizi ben dinliyorum, öyle çocuksu laflar oluyor ki “Ne olacak yani orada devlet kursa bu arkadaşlar? Nereden çıkacaklar ki, hangi kapıdan çıkacaklar?”. Türkiye'den çıkacaklar ben onu sana söyleyeyim, İran'dan çıkacaklar, Suriye'den çıkacaklar, Irak'tan çıkacak ve hiçbir güç buna mani olamayacak. Orada o iradeye ‘evet’ diyenler, efendime söyleyeyim o iradeyi orada devlet haline getirenler; ona bin tane kapı bulur.
Kaldı ki bir başka versiyonu var. Dünyada çıkan petrolün, yanlış hatırlamıyorsam %10’unan yakını Musul ve Kerkük'te çıkıyor. Mevcut yani bu potansiyel olarak. Şimdi bu bölge, onların eline geçecek. Esasen oranın geliri, 2 yıllık geliri; 10 tane devlet bakar, 1 tane devlet değil. O nüfusu boğar. Biz bunları da bir tarafa atarak, görmemezlikten gelmemiz mümkün mü şimdi? O devlet orada kuruldu, bu kaynak onların eline geçti. Bunların eline geçtikten sonra bu kaynak, belki de iktisadi durumum iyi olsun diye… Şu anda bütün dünyaya siyasilerin ifadesi herhalde öyleymiş, öyle duyuyorum; yani dinlisine, dinsizine bakmadan diyalog adı altında bütün insanları çağırırken, hatta Harran'daki teklifi getirirken; oradaki petrol gelirlerinden elde edeceğin çıkarları düşünerek kim bilir kaç tane kapı açacaksın ona? Yanlış mı konuşuyorum?
Ben, şunu demek istiyorum; ya bunlar lafı güzaf. Türkiye üzerinde çok ciddi oyunlar oynanıyor ve bizim siyasi irade bana kalırsa, kimseyi izam etmek istemiyorum, bu konuda gerekli tavrını ortaya koyamadı.
Siyasi tampon değil, bir devlet olacak; tamponu mamponu bırak, devlet olacak orası, hepsi. Artık perdeler kalktı. Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk'ın buyurduğu gibi, hakikat ortaya çıktı. Onlar geçmişteydi, tampon; şimdi devlet. Devlet kuruyor adamlar. Niye bunun üzerine gidilmiyor? Ben de bunu soruyorum. O zaman PKK yandaşları güç bulamayacaktı; oranın üzerine gitseydi, gidilseydi, o imha edilseydi. Evet, bu kadar kafi zannederim. Daha fazla ileri gitme hakkımız da yok."
İşte Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarihi konuşması: