İmam Bâkır’ın (a.s.) evinden, ‘Ey dilenci, Allah sana bereket versin’ veya, ‘Ey dilenci, bunu al’ sözleri duyulmamıştır. İmam Bâkır (a.s.) ev halkına, ‘Muhtaç ve fakirleri en güzel ismiyle çağırın’ diye buyuruyordu” Ehl-i Beyt’in içinde mal varlığı en az olan İmam Bâkır (a.s.) yine de sadaka vermek ve fakirlerin ihtiyaçlarını gidermek konusunda çok hassas davranırdı. Râvi diyor ki: "İmam Bâkır’ın (a.s.) evinden, ‘Ey dilenci, Allah sana bereket versin’ veya, ‘Ey dilenci, bunu al’ sözleri duyulmamıştır. İmam Bâkır (a.s.) ev halkına, ‘Muhtaç ve fakirleri en güzel ismiyle çağırın’ diye buyuruyordu.” Süleyman bin Kurm şöyle diyor:"İmam Bâkır (a.s.) kardeşlerine, ona yönelenlere, ondan ümit edenlere ve ondan bir şey bekleyenlere bağışta bulunup iyilik etmekten usanmıyordu." İmam Câfer (a.s.) buyurmuştur ki:"Babam İmam Bâkır (a.s.) bir şeyi sadaka verdiğinde, onu dilencinin eline bırakıyor, sonra geri alarak öpüyor ve koklayarak tekrar dilenciye veriyordu. Bunun sebebi olarak da, ‘Sadaka dilencinin eline geçmeden Allah'ın eline geçer’ derdi.” Râvi diyor ki:"İmam Bâkır (a.s.), Arefe günü hiçbir dilenciyi, eli boş ve geri çevirmiyordu." İmam Bâkır’ın (a.s.), Yesrib fakirlerine verdiği sadakanın hesabı tutulmuş, seksen bin dinara ulaştığı tespit edilmiştir.” İmam Bâkır (a.s.) fakirlere sadaka verilirken şöyle konuşulmasını buyurmuştur: Ailesine, bir dilenci kendilerine geldiğinde, ona, "Ey dilenci, şunu al" dememelerini, bunun yerine,"Ey Allah'ın kulu, Allah sana bereket versin" demelerini tenbih etmiştir. Hasan bin Muhammed kendi senedi ile Hasan b. Kesir’den anlatıyor:“Ebu Câfer Muhammed bin Ali’ye, muhtaç duruma düşüşümü ve kardeşlerimin cefasını şikayet ettim. Bana dedi ki: ‘Zenginken seni gözeten, yoksul düştüğünde seninle ilişkisini kesen kimse ne kötü kardeştir!’Sonra hizmetçisine emretti ve içinde yedi yüz dirhem bulunan bir kese çıkardı ve şöyle dedi: Bunu harca, bitirdiğin zaman bana haber ver." Ebu Nuaym Nehâî, Süleyman b. Kurenî’den rivayet etmektedir: "İmam Bâkır (a.s.) bize iyilikler yaparak beş yüz ila bin dirhem veriyordu. Yanına kim gelse bahşiş ve ihsanda bulunuyordu. Ümitle kendine yönelenleri geri çevirmiyordu."