Ayı oynatan adam hemen ayının zincirini gererek ayıyı
kendine çekti. Ayının bu hareketi daha da korkmama neden oldu. Oradan hemen
uzaklaşmak istedim. İnsanlar gülüp eğlenirken ben hem korkmuş hem de oradan bir
an önce uzaklaşmak istemiştim. Hayvancağızın yeri burası mıydı?
Onun özgürce yaşayacağı yer ormanlar olmalıydı! İnsanların maskarası mıydı? Daha çocuk
aklımla bunları düşünmekten, üzülmekten kendimi alamamıştım. Oradan bir an önce
uzaklaşmak istedim. Biz uzaklaşırken adam elindeki tefi oraya toplanmış
insanlara uzatıyor, para topluyordu.
Yani ayıya taklit yaptırıyor, onun sırtından para kazanıyordu. Ayıyı
kazanç vasıtası yapmıştı. Bunları düşündükçe bütün neşem kaçmıştı. İlk aklıma
gelen soruyu yengeme döndüm sordum:
-Yengecim bu ayı tıpkı bir insan gibi nasıl böyle taklit
yapabiliyor?
Yengem İstanbul' un yerlisiydi ve emekli Öğretmendi.
-Canım daha küçüksün, anlatsam da anlayamazsın.
-Ne olur yengecim anlat. Çok merak ediyorum.
-Canım edindiğim bilgilere göre ayı terbiyecileri ayıları
ormandaki inlerinden kaçırıyor şehre getiriyorlar.
Kızgın bir sacın üstüne bastırıyorlarmış. Ayının ön ayakları
yanınca arka iki ayaklarının üstünde zıplıyorlarmış.
-İnanmıyorum! Bu ne vicdansızlık! Yazık yaaa... Hayvana bu
işkenceyi nasıl çektiriyorlar? Yazık günah
değil mi?
-Evet yazık tabii ki! Bu adamlar bu işi meslek edinmişler
çünkü.
-Eeeee... Sonra?
-Her sacın üstüne çıkmalarında tefi çalıyorlar. Ayı tefin
sesini duyunca sacın üstüne çıkıp, ayağı yanmasın diye zıplıyor. Burunlarına
taktıkları halkaya bağlı zinciri çekerek daha çok hareket etmelerini
sağlıyorlar. Yani ayıyı şartlandırıyorlar.
Diğer hareketleri yaptırırken de başka yöntemler kullanıyorlar.
Duyduklarıma inanamıyordum. O ayı oynatıcısı adamdan nefret
ediyordum. Bu olay çocuk kalbimi derinden yaralamıştı. Şimdi düşünüyorum da
bizler de ayının bu hareketlerine büyük bir temaşa ile neden gülüyor ve
eğleniyorduk?
Lise çağına gelene dek her yaz sokaklarda ve gittiğim başka
semtlerde bu olaya sık sık rastlıyordum. Bir seferinde ayı sahibine:
-Hiç utanmıyor musunuz? Bu hayvanlara işkence yaparak onları
sözde eğitiyorsunuz, Sonra da onların sırtından para kazanıyorsunuz. Günah,
günah deyiverdim.
-Sana ne be kızım, çek te git, iki karış boyunla bana fetva
mı veriyorsun? Diye elindeki sopayı bana doğru salladı. (Devam edecek…)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar