Biz , Kilis'in Akcurun Mahallesi ‘ nin başlangıcı olan ,taş
yapılı, havuşlu, iki tabakalı, duvarlarında kuş penceresi , tazarı , haznası ,çıkması, evin altında
mağarası bulunan tavanı ağaç direkli ,
tarihi bir evde doğduk , büyüdük.
Evimiz dört daireden ibaret bir evdi. Daire olarak tasvir ettiğim , bize,
amcamlara ve dedemle ninemin ayrı
yaşadığı dört ayrı yek gözlü oda.
Bizim ailemiz , anne-baba ve beş çocuk, yedi kişi + amcamlar
da yedi kişi+ dedem + Ninem= 16
kişi bir evde yaşadık. Havuşa açılan tek mutfak, tek banyo ve tek
WC. Hergün WC kuyruğu, banyo
sırası, annemle yengemin yemeklerini
yapmak İçin didiştikleri tek taş ocaklı mutfakları....
Ninemin mutfağı ayrı, dedemin mutfağı ayrı.. ninemin
mutfağından tahta süllümle çıkılan
penceresi , tahta cumbalı yatak odası
...
Dedemin de odası
, içinde
tandır bulunan yer odası....
11 yaşıma kadar bu
büyük ve içinde 16 kişinin
yaşadığı,havuşunda kocaman bir curun,
eni 1 m. lik asırlık bir dut ağacı, et ve yemeklerin korkmaması
İçin içine salladıkları lastik kovalı
bir kuyusu, kuyunun etrafını çevreleyen
erik ve elma ağaçları , hanımeli ve
öbek öbek yere sallanan yaseminlerin süslediği ve sekinin tamamını kaplayan kundak kundak
koruk salkımlarının sallandığı asmalı havuşlu bu evde yaşadım.
Bu üç aile kendi
evinin yemeğini ayrı yapar. Kendi odalarında yemeklerini yer, ancak çay ya da kahve içmek için yaz mevsimi
ise geceleri sekide toplanırlar , çay
içerler, muhabbet ederler. Kışın da dedemin
odasındaki üstü yorgan örtülü yer
tandırına ayaklarını sarkıtarak ısınıp
sohbet ederlerdi. Dedem , ak sakallı,
nur yüzlü , yüzü güleç bir ihtiyardı. Ama
kalabalığı sevmez, çocuk sesine tahammül edemezdi. Odasına kimsenin gelmesini istemezdi.
Karlı bir kış günüydü. Odun tasarrufu İçin yine dedemin odasına
toplanmış ayaklarımızı tandıra sallamıştık.
İki ablam, iki kuzenim ben ve dedem ayaklarımızı sarkıtarak tandırın altına
girdik, yorganı yarı belimize çektik.
Ben Öğretmenimin müsameremizde okumam için verdiği şiiri ezberliyorum,
ablam kuzenlerime gördüğü bir filmi anlatıyor. Kızlar kahkaha atınca dedem
tandırın içinde ayakları ile ablamın ayaklarına bastırarak ablamın
ayağını ateşe bastırıyor ...
Daha ablam can havliyle bağırmadan önce dedem bağırıyor:
“- LAN ŞU AYAK
KİMİN? LAN ŞU AYAK YANORRRR...”
Ardından ablam can havliyle bas bas bağırarak ayağını hızla
çekiyor...
“ - Uy ayağımmm.... yandım anam. yandımmmm !!!
Herkes suçu birbirinin üstüne atıyor...
Bir tartışma, bir kavga; yok ayağımı sen yaktın, yok ben
yakmadım....
Dedem bıyık altından kıs kıs gülor...
“ - Ulan
eyzikırıklar... şu sıcak yerde billokma kızınordunguz... başım beynim getti
! Sizi rahatlık mı depor ? Yallah bakım alayıngız da evinize
kaçın gedin yallah !!!! Ayağımın altında üzüm... herkeş evine düzüm
düzüm...”
Ablam tek ayak üstünde seke seke ağlayarak eve gitti...
Ötekiler de anında fırladı evlerine dağıldılar.
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar