Gümbürtüye Muhtar koştu geldi, oğlum yapma etme demesine kalmadan
muhtarın yüzüne bir yumruk fırlatarak cam kapıyı tekmeleyerek açtı dışarıya
doğru koştu ! Koşarken de yeteeer ! yeteeeeer !!!diğerek avazı çıktığı kadar
bağırıyordu. Muhtarın karısı buz dolabından buz getirerek Moraran gözüne
bastırdı. Muhtar eline telefonu aldı jandarmayı aradı. Kahveye gittiğinde tekrar kumar masasına
oturmuş. Tekrar kaybedince iki kişiye de
yumruk atmış. Onlar da kendisini bir
güzel benzetmişler. Birisinin kafasında cam kül tablasını vurmuş , kafasını kırmış. Diğerinin de kolunu
çevirerek el bilek kemiğini kırmış .
Yarım saat sonra jandarma Başçavuş geldi. İki jandarma
Kemal’i askeri jeepe öne oturttu. Yaralıları da arkaya bindirdiler, Muhtarın
morarmış gözüne bakarak, “Yarın sizi
ifade için karakola bekliyoruz” dedi ve oradan uzaklaştılar...
Ben orada donmuş kalmıştım. Muhtar yanımda yumruk yemekten mahcup,
yüzüme bakamıyor, ben adamcağızın yüzüne bakamıyorum !
- Kusura bakmayın hocahanım!
- Olur mu hiç Mehmet Bey ! Siz kusura bakmayın! Ben buraya
gelmeseydim bunların hiçbiri olmayacaktı!
- Yok zararı! Şimdi de benim sizden bir İsteğim var.
Hatça‘nın babasını arayacak durumu anlatacaksın. Kemal ‘in ceza evine girdiğini
çocukların sersefil, kaldıklarını anlatın hocam ! Kızını seviyorsa torunlarına
sahip çıksın.
Hemen telefonu elime
aldım...
Uygun bir dille olanları anlattım
***
Evlerine gittim İslim Bacı hâlâ oradaydı . Sönmek üzere olan
sobaya odun attım. Eve gittim annemin yaptığı yemeklerden aldım getirdim. O
gece çocukların yanında kaldım.
Çocuklar uyuduktan sonra Emine geldi koltuğumun altına
sindi. O‘na yarın Gaziantep ‘ e gideceklerini, orada iyi okullarda okuyacağını,
annesi fabrikada çalışırken , iki kardeşine de ananelerinin bakacağını, artık
evlerinde rahatça yaşayacaklarını anlattım. Gözümün ucu ile baktığımda Emine “
Anaaa... Anacığım diye sayıklıyordu.
Emine‘yi yatağına yatırdım . Ben
de yanına kıvrıldım. Sobada çatırdayarak yanan odunların tatlı sıcaklığında
uyuyakalmışım. Ertesi sabah kapıya beyaz
ve Antep plakalı bir araba geldi. Dayısı ve yengeleri içeriye girdiler.
Getirdikleri bir valize çocukların elbiselerini apar topar koyarak, çocukları
da alarak kapıyı kilitleyip giderken Emine ‘nin Dayısı ve yengeleri tokalaşırken
defalarca teşekkür ettiler... Adres ve telefonlarını verdiler.
Emine’ den ayrılmak çok zordu. İkimiz de birbirimize
sarıldık ağladık. Arabaya binerken elimi öptü ve;
- Öğretmenim bir gün hâkim olacağım göreceksiniz!
***
Aradan Kırk iki yıl geçti. Emine şimdi Ceza Hâkimi. Biri kız
diğeri erkek iki çocuk annesi. Eşi Savcı
Bülent Bey‘le çok mutlular. Annesi ve kardeşleri de Ankara’ya
yerleşmişler. Erkek kardeşi Diş Dr. Kız
Kardeşi Öğretmen! (SON)
Eğitimci şair ve Yazar