Kuşlar tabiatın olduğu gibi bahçelerimizin, hatta
evlerimizin de canlı birer süsü, neşe, canlılık kaynağıdır.
Issız bir ormanda kuş sesleri ortalığa nasıl bir canlılık
verirse, komşumuzun güvercinlerinin ötüşleri de bana öyle bir haz verirdi.
Sabahları uyanınca sokağımızın arka tarafındaki komşumuzun evinin terasından
gelen güvercinlerin sesleri, kanat çırparak havada kavisler çizerek bazen tam,
bazen de yarım halkalar halinde Mustafa Amca’nın çaldığı ıslığı komutasında,
elinde çevirdiği uzun çubuğun ucundaki ipiyle yön değiştirerek tekrar birkaç
tur uçuştan sonra Mustafa Amca'nın başının üstünde dönüşlerini, önce terasta
yere sonra da kafeslerine girmelerini her seferinde ilgi ile izlerdim. Terastan
gelen kuş cıvıltıları diğer komşuları bilmem ama, bana neşe saçarlardı.
“Gud... gud” diye çıkardıkları sesleri, ötüşleri, dedikodu
yapar gibi sürekli cıvıldamaları, pır pır kafes içerisinde şirinlik
yapmalarının, sahiplerine sevgi göstermelerinin keyfine doyum olmazdı. Mustafa
Amca'nın ya başına konarlardı ya da omuzuna...
Sokağımızdaki evlerin hepsinin terası vardı. Bizim evimiz de
teraslıydı. Alt kat dairemiz kirada olduğu için evimizin bahçesine
çamaşırlarımızı asamazdık. Yaz ve bahar aylarında, güneşli ve açık havalarda
biz de çamaşırlarınızı terasımıza, asma altındaki çamaşır tellerine sererdik.
Her çamaşır asmak için terasa çıktığımda çamaşır dolu sepeti bir kenara koyar,
Mustafa Amca' nın direktifinde havalanarak gökte sürüler halindeki komşu
güvercinlerin uçuşlarını, kavisler çizerek attıkları turları, taklalarını uzun
uzun ve hayran hayran izlerdim.
Komşu hanımların ve kızların da hoşlarına gider onlar da
izlerlerdi. Kıymet adında çok güzel bir komşumuz vardı. 35-36 vardı yaşı. Ben o
zamanlar orta sona gidiyordum. Terasta odunluğumuzda her zaman bir resim
defterim ile bir de kara kalemim dururdu. Bazen güvercinlerin kanatlanarak
gökyüzüne yükselişlerinin resmini çizer, ya da bir veya iki dörtlük şiirler
yazardım.
Bir gün yine terasa kuruyan çamaşırları toplamaya çıkmıştım.
Kıymet abla başında kırmızı bir yazmayla saçlarını toplamış, ipe çamaşır
asıyordu. Güvercinlerin uçuşlarını aynı
anda seyrediyorduk. Birden arkamızdaki damdan bangır bangır bağıran bir ses
duyduk. Bu komşumuz Kıymet Abla' nın abisi Hüseyin Abi'nin sesiydi. Adeta
kükremiş bir Arslan gibi bağırıyordu.
-Bana bak lan! Kuş uçurma bahanesiyle damdaki karılara
kızlara bakıyorsun değil mi? Gelirsem
seni aşağıya atarım, kuşlarının da kanatlarını yolarım. (Devam edecek…)
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar