Mezopotamya Antik Yunancada iki ırmak arasındaki bölge diye anılırken, Ortadoğu’da Beyt Nahrin yani Nehirler ülkesi olarak bilinir. Anadolu’nun da içinde bulunduğu bu coğrafyada Sümerlerden Asurlulara, Akadlardan Elamlara, Babillilere kadar en eski ve büyük medeniyetler doğup gelişmiştir. Dicle ve Fırat gibi kadim nehirler başta olmak üzere bu coğrafya, üzerinde yaşayan medeniyetlere gelişmesi için aklınıza gelebilecek her türlü imkanı sunmuştur. Bugün de bu topraklar eskisi kadar bereketliyken, kendi dünyasında gelecek endişesi taşıyan modern uygarlıkların iştahını kabarttığını söylemek herhalde yalan olmaz.
Günümüzde ise ne yazık ki alıştığımız bir tabirle bu coğrafya kan gölüne dönmüş vaziyette! Bu kaosun nasıl ve ne şekilde oluştuğundan çok içine aldıklarını nereye götürdüğünü görmek, bu coğrafyada yaşayan insanların görmesi gereken belki de en önemli ögedir.
Dünyayı televizyonlardan seyredip anlamaya çalışan insanlar, gelecekte yaşanması muhtemel ekonomik sıkıntıların ve doğal afetler nedeniyle ülkelerini yöneten insanlara sonsuz bir acımasızlıkla hareket etmelerine müsaade eder büyük bir ilizyona teslim oluyorlar. Hayatta kalmak gibi insan oğlunun en büyük dürtüsünü harekete geçiren güçler, gelecekte nerede yaşayacaklarını, kaynakları nasıl kullanacaklarını hesap ederken, zaman Mezopotamyanın aleyhine işliyor.
Geçtiğimiz aylarda BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ‘Buraları diyerek kastettiği bu bereketli coğrafyayı ABD’nin İsrail’e dahi bırakmayarak kendisine vatan yapacak’ ifadeleri sadece ülkemiz insanının değil bütün bu coğrafyada yaşayan insanların kulağına küpe olması gerekiyor.
Üstünde yaşadığımız Dünya’ya nazaran son derece bakir olan bu coğrafya için üretilen bu senaryolar artık birer komplo teorisi olmaktan çıkıp gerçekleşmeye başladı.