2016 yılında belki de Cumhuriyet tarihinde ilk defa, kendi topraklarına terör örgütü DEAŞ tarafından atılan roketlere maruz kalan Kilis'in, tarihinin en kötü felaketini yaşadığını düşünebilirsiniz. Belki de öyledir!
Ancak ben Kilis'in felaketlerinin bitmediğini, bilakis artarak devam ettiğini düşünüyorum. Roketler artık düşmüyor evet! Sınırımız kahraman askerimiz tarafından güvende evet!
Ancak bu yıl neredeyse halkın tek reel geliri olan tarımda tam bir felaket yaşandığı ise, 'Takdiri İlahi' denilerek ne yazık ki es geçiliyor.
Kilis'in üzümden, Tekel'in özelleştirilmesinden bu yana para kazanamadığını biliyoruz ki, tekrara ve sebepleri açıklamaya gerek yok! Kuraklık zaten şehrin makus kaderi, sanki üstüne yapışmış çıkmaz durumda! Her tarafı yüz binlerce zeytin ağacı ile çevrili Kilis'te, bu yıl zeytin yok mu yok! Kilis halkının çoğunluğu zeytin bahçesine sahiptir. Ve yerel tabirle 'bir habbe zeytin yok' ağaçlarda! Peki bu, bir tip doğal felakete değil midir? Roketlerin maddi ve manevi tazmini noktasında sınıfta kalanlar, en azından bu şehrin genelinde niye zeytin yok, araştırmazlar mı?
Sebebi ne olursa olsun Mücbir Sebep Hali ile borçları ve primleri 30 Ocak 2018 yılına kadar ertelenecek kadar ekonomik bir dar boğazdan geçen Kilis'in, en azından zeytinden dolayı zararı karşılanamaz mı?
Bu nasıl unutulmuşluk ki, Türkiye'de yaşayan Suriyeliler yardım görürken, hatta Suriye topraklarında dahi savaştan zarar görenlere her türlü el uzanırken Kilis'i görmezden geliyoruz!