Huzurlu bir hayat yaşayıp hayırlı bir akıbetle bu dünyandan
göçmek, ahirette de Cennetle buluşmak arzusunda olanlara dünyada hayatın
kodları verilmiştir.
Gafletle bir ömür geçirmeyi tercih edenler dışında
kalanlara, iyi niyette olup samimi gayret ortaya koyanlara, nasipleri Allah
tarafından ikram edilmektedir.
Bu konuda nasibimizin devamı için Allah’a kul olmanın niyet
ve şuurundan sonra Onun vesile kıldığı dostlara sahip olmalıyız. Yoksa da bu
yalan dünyanın çilesine katlanmak gerçekten zordur. Dünyada sırtını dayayacak,
dara düştüğünde kapısına koşacak, örnek dostlar edinmek bir zarurettir.
Benlikten kurtulmadan, nefsinizi ayaklarınızın altına
almadan, dostun cefasına katlanmayı göze almadan böyle bir dost bulmak da zor,
yoldaşlık etmek de. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz…
Dostun dostluğu büyük bir nimet olduğundan nimete kavuşmak
da külfeti gerektirir. Size Allah’ı hatırlatan dostu bulunca da ona hoşgörülü
olun. “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır”
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) Efendimiz bir
hadislerinde bu konuya şöylece dikkat çekmiştir: "Kişi arkadaşının dini
üzeredir. O halde herkes kiminle arkadaşlık yaptığına baksın." (Ebu Davud,
Tirmizi).
Bu konuda Peygamber Efendimizin birkaç hadisine daha yer verelim:
"Birlikte oturduğunuz dostlarınızın en hayırlısı, görünüşüyle size Allah'ı
hatırlatan, sohbetiyle sizin güzel amellerinizi arttıran, salih ameliyle (güzel
fiil ve davranışlarıyla) size ahireti hatırlatan kimsedir" (Suyutî,
Camiu's-sağır, 2/14).
“Dostun hayırlısı; Allah'ı zikrettiğinde sana yardım eden,
Onu unuttuğunda sana hatırlatandır.” (Suyutî, Camiu's-sağir, 2/11).
"Bazı insanlar Zikrullah’ın anahtarlarıdır. Bunlar
görülünce, Allah zikredilir (hatırlanır)anılır." (Mecmau'z-Zevaid, 10/78).
İnsan gerçekten de hayatın akışı içerisinde sık sık gaflete
düşebilmekte, yanlış davranışlar sergileyebilmektedir. Eğer insanoğlu yukarıda
bahsi geçen keyfiyette dostlar edinirse, kendini aynı zamanda garantiye de
almış olmaktadır. Otokontrol sistemi otomatik olarak devreye girer, uyarı
sinyalleri alırsınız dostunuzdan…
Üniversite de bir genç öğrencim vardı. Arada bir yanıma
gelir ziyaret eder. Ona sohbetler ederdim. Hakkı Hakikati, nefisle mücadeleyi
izah etmeye çalışırdım. Bazen aylarca benden uzaklaşırdı. Benden isteyerek
kaçtığını fark ettiğim bir zamanda onu yakaladım. “Kardeşim neden benden
kaçıyorsun?” dedim.
Bana verdiği cevap çok enteresandı: “Uğur Hocam ben önceleri
nefsiyle barışık hayat dolu huzurlu bir gençtim. Seni tanıdıktan sonra bana
nefsimle mücadele etmenin gerekliliğini öğrettin. O andan itibaren nefsimle
savaşım başladı. Ben de ne huzur kaldı ne zevk. Gün geliyor sizinle tanıştığım
güne şükrediyorum. Gün geliyor sizinle tanıştığım güne nefret ediyorum. Sizinle
karşılaşınca nefsimle savaşım başlıyor, Allah’ı hatırlıyorum. Sizden uzak
kalınca sizi görmezsem nefsimle barışık oluyorum. Evet biliyorum bu gidişte
Allah benim belamı verecek ama, şimdilik hatırlatandan kaçmakta buluyorum
çareyi, kendimi böyle rahat hissediyorum”
Kendi suçunu bilen adama ne denir: “Evladım tercih senin biz
senin önüne doğru bir terazi koyduk. İster tartıl kilonu konumunu gör, istersen
de kaç kaça bildiğin kadar. En azından Allah katında biz mesul değiliz senin
akıbetinden” dedik. Ondan sonra da yollarımız ayrıldı.
Rabbimden niyazımız odur ki; Allah’ı hatırlatan dostlarla
dostluğu nasip eylesin cümlemize.
Uğur Kepekçi
Yazımızı sesli dinlemek için:
http://www.yenimesaj.com.tr/allahi-hatirlatan-dost-H1343793.htm