Tarihi kaynaklarda geçtiğine göre, İbn Şebreme, Ebu Hanife ile birlikte İmam Cafer-i (a.s) görmeye gitti.
İmam, Şebreme'ye "Yanındaki bu adam kimdir" diye sordu.
O, "Din hususunda basiret sahibi ve etkili bakış açısına sahip bir kimsedir" dedi.
İmam (a.s) şöyle buyurur; "Herhalde din hususunda kişisel görüş esas alarak, kıyasa başvuran adam budur" "Evet" dediler.
Bunun üzerine İmam (a.s) Ebu Hanife'ye dönerek şöyle dedi; "İsmin nedir?" Ebu Hanife "Numan" der.
İmam (a.s) sorar; "Ey Numan! Kafana da, kısas uyguladın mı?"
Ebu Hanife: "Kafama nasıl kısas uygularım" dedi.
İmam buyururu ki; "Senin işini güzel yapmadığını görüyorum. Biliyor musun niçin gözde tuzlu, kulakta acı bir sıvı, burun deliklerinde serinlik ve dudaklarda tatlı bir sıvı vardır?"
Ebu Hanife şaşırır ve bunları bilmediğini belirtir. Ardından İmamın bu meseleleri kendisine açıklamasını rica eder.
İmam Cafer (a.s) buyurur ki; "Babam, dedemden, o da Resulullah'dan (sav) şöyle rivayet etti; "Yüce Allah (c.c) lütuf ve keremiyle Ademoğlunun gözünde tuzlu bir sıvı yaratmıştır ki, gözüne giren toz, kir dışarı atılsın.
Kulağında acı bir sıvı yaratmıştır ki, böceklerin girişini engelleyen bir perde işlevi görsün. Çünkü böcekler kulağa girerlerse beyne ulaşırlar. Ama kulaktaki acı sıvıyı tadınca geri dışarı kaçarlar.
Burun deliklerinde de serinlik yaratmıştır. Böylece alınan nefes bununla tazelenir, arınır. Eğer böyle olmasaydı beyin kokardı. Dudaklarda da tatlı bir sıvı yaratmıştır. Bu sayede insan tattığı her şeyden lezzet alır."
Ebu Hanife'ye dönerek, onu kıyasla amel etmekten men etti ve şöyle dedi; "Ey Numan! Babam, bana anlattı. O da dedesinden duymuş ki, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur; "Dini bir mesele hakkında kişisel görüşüne dayanarak kıyas yapan ilk kişi iblis'tir. Yüce Allah (c.c) ona "Adem'e secde et" dediği zaman o, şu karşılığı vermiştir; Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten onu ise balçıktan yarattın." …
İmamın sorduğu sorulardan biri şuydu; "Allah katında adam öldürmek mi, yoksa zina mı daha büyük günahtır?"
Ebu Hanife; Adam öldürmek" der.
İmam (a.s); "O halde neden Yüce Allah, adam öldürmede iki şahidi kabul ederken, zina suçunda dört şahitten aşağısını kabul etmiyor?"
Bu noktada Ebu Hanife verecek bir cevap bulamaz. Böylece İmam, kıyas yöntemini açık bir şekilde reddetmiş olur.
İmamın Ebu Hanife'ye yönelttiği sorulardan biride şudur; "Namaz mı üstündür, yoksa oruç mu?" Ebu Hanife; "Namaz daha üstündür" cevabını verir.
Bunun üzerine İmam Cafer (a.s) şöyle buyurur; "Senin görüşünde olduğu gibi kıyas yapmak gerekirse, bu takdirde hayızlı olan kadının, hayızlı iken kılamadığı namazları kaza etmesi gerekir. O halde iken tutamadığı oruçları değil. Oysa Allah (c.c) o haldeki kadının oruçlarını kaza etmesini vacip kılmıştır. Namazlarını değil."
İmam bununla Ebu Hanife'ye dinin kıyas yoluyla anlaşılamayacağını anlatmak istiyordu.
İmam devam ederek şunları sorar; "İdrar mı daha pistir yoksa meni mi?" Ebu Hanife "İdrar pistir" der.
İmam buyurdu ki; "Senin kıyas yöntemine göre idrardan dolayı gusül almak gerekir. Çünkü o daha pistir. Meni değil. Ama Yüce Allah, idrardan dolayı değil, meniden dolayı gusül alınmasını farz kılmıştır." (…)
İmam (a.s) buyurdu ki; "Eğer bir kimse seni, evine davet eder, sana lezzetli yemekler ve serin su ikram eder de sonra bu ikramından dolayı, sana minnet koyarsa böyle bir kişi hakkında ne dersin?"
Ebu Hanife "Cimridir derim" dedi.
İmam (a.s); "Acaba Allah (c.c) cimrimidir ki, kıyamet günü bize verdiği yemeklerden dolayı sorgulasın?"
Ebu Hanife sordu; "O halde K. Kerimde buyrulan insanların sorgulanacakları nimetlerden maksat nedir?"
İmam (a.s) dedi ki; "Biz, peygamber ailesinin dostluğu, sevgisi nimetidir."…
(Daha bir çok soru karşısında aciz kalan) Ebu Hanife şöyle der; "Bu günden sonra bir daha Allah'ın (c.c) dini hakkında kişisel görüş (rey) ve kıyas esasında görüş belirtmeyeceğim."
İmam (a.s) şu karşılığı verdi; "Bu mümkün değil. Çünkü liderlik sevdası senden öncekilerin yakasını bırakmadığı gibi, seninde yakanı bırakmayacaktır." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer eseri sh:388-393)
Rey ve kıyas
hakkında
"İmam Cafer (a.s) Kuran'ın kişisel rey ve görüşe göre tevil edilmesine şiddetle karşı çıkmıştır. Bu konuda şunları söyler; "Kuran'ı kişisel görüşüne göre tefsir eden kimse, doğruyu bulsa bile sevap alamaz. Yanlış yapsa günahını yüklenir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer eseri sh:397)
Ebu Hanife'den
"Halife Mansur, Ebu Hanife'yi kadı veya fetva mercii olmaya davet etti. Fakat Ebu Hanife bu teklifi reddetti.
Ebu Hanife'nin öğrencisi Ebu Yusuf; "Niçin bunu reddediyorsunuz?" diye sordu.
Ebu Hanife; "Çünkü şeriat hükümleri çok derin bir okyanustur." Dedi.
Ebu Yusuf; "O okyanusu ilim gemisiyle yarar geçersin" deyince, Ebu Hanife; "Fakat o gemi biz değil, Resulullah'ın (sav) Ehl-i Beytidir. Ve o geminin kaptanı da Cafer-i Sadık'tır." Dedi. Ebu Hanife bu yüzden halife tarafından dövüldü. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer eseri sh:336)
(Kilis Postası Haber Merkezi)