İmam Hasan-ı Askeri (a.s.) şöyle buyuruyor: “Eğer Mehdi aleyhisselam’ın gaybetinden sonra halkı ona davet eden ve ona yönlendiren ve Allah’ın delilleri ile onun dinini savunan ve zayıf kulları İblis ve onun askerlerinden ve tuzaklarından ve Ehli Beyt düşmanlarından koruyan alimler olmasaydı, bir tek fert dahi kalmaz, herkes Allah’ın dininden çıkardı. Ama o alimler, tıpkı geminin kaptanının dümeni tuttuğu gibi zayıfların kalbini korumuştur. Allah katında en üstün olanlar da onlardır.” (Biharü’l-Envar, c.2 s.6, 12.hadis).
Bu gibi alimleri tanımak için İmam Ca’fer es-Sadık (a.s.) bize şu ölçüyü tavsiye ediyor: “Taraftarlarımızın bizim yanımızdaki değerini bizim rivayetlerimizi nakledip anlamalarıyla bilin.” (Gaybet-i Şeyh Nu’manî, s.22). Onların görüşünün kaynağı Ehli Beyt’ten olmalıdır. Onun için İmam Ca’fer es-Sâdık (a.s.) bir rivayette buyuruyor ki: “Taraftarlarımızın değerini bizden iyi naklettikleri rivayetlere göre bilin. Biz fakih olanı rivayet nakletmediği sürece fakih saymayız.” Dediler ki: “Her mümin hadis nakleder mi?” Buyurdu ki: “Hadis nakleden onu anlayanlardır.” (Rical-i Keşşi, s.3, 2.hadis). Seyyid Muhammed Cevad Âmuli, Miftahu’l-Keramet” adlı kitabının şer’i hakimin şartları bölümünde şunları yazar: “... Tüm bunlarla birlikte asıl kilit nokta -ki yalnızca Allah’ın lutfu ile ele geçer ve birçok ilahi gayret sarf etmek gerekir, ihlas ve sefa lazımdır- herşey den kopup Allah’a yönelmek ve O’nunla bizzat münacaat etmek gerekir. Hadiste de buyuruyorlar ki: ‘Her halükârda Rabbinden delili olmayan ve kalbinin sefası ve amelinin ihlası ile Allah’tan yardım istemeyen fetva veremez.’ Yine, ‘Kendi zamanında yaşayan insanlar içinde Peygambere ve O’nun vasisine en çok uyan şahıs olmayan; helal ve haram konusunda fetva veremez’ buyurdular.” (Miftahu’l-Kerame fi Şerhi Kavâidi’l-Allame, c.10, s.17). “İlminden yararlanmayandan ilim öğrenme. Onun ilminin ona faydası yoksa sana da faydası olmaz.” (Biharü’l-Envar, c.2, s.99, 53.hadis).
İmam Ca’fer es-Sâdık (a.s.) buyurdu ki: “Âlimin dünyaya yöneldiğini gördüğünüzde onu dininizden dolayı suçlayın. Herkes sevdiği ile birlikte olur.” (Biharü’l-Envar, c.2, s.107, 7.hadis). İmam Ca’fer es-Sâdık (a.s.) buyurdu ki: “Bu dine şahıs hatırına giren bu dinden yine şahıs hatırına çıkar tıpkı girdiği gibi. Ama dine kitap ve sünnetle girenin dağlar yok olsa da dini yok olmaz.” (Biharü’l-Envar, c.2, s.105, 67.hadis). Seher dualarında şöyle buyurmuşlardır: “Allah’ım! Bana olgun akıl, parlak azim, güçlü zihin, zeki kalp, çok ilim, faydalı edebi rızık olarak bağışla. Hepsini benim lehimde ver, benim zararıma değil.” (Misbahu’l-Kef’emi, Hz. Ali’den nakledilen istiğfar duası).
OKAN EGESEL
(Kilis Postası Haber Merkezi)