Dünyanın baş belası coronavirüs salgını bulaştığı her
yerdeki insan varlığını tehdit etmektedir.
Coronavirüs sanki bir yerden emir almış kendisi de canlı bir
varlık olduğu halde kendi ırkı dışında olan ve özelikle de insan türünden olan
herkese musallat olmaktadır.
Sağlık Bakanımızın önceki gün açıkladığına göre “coronavirüs
Türkiye'nin her yerine yayılmaya başlamıştır.” Yapılan açıklamada sadece
yaşlılar değil her yaşta bulunan vatandaşların kendini izole etmesi gerektiğini
belirti. Bu kapsamda bilim kurulu ve hükumetin gereken bütün tedbirlere baş
vuracağını söylediler.
Vatandaştan da tek istekleri var. “Hükumetimiz sorumluluk
duygusuyla hareket etmektedir sizden ricamız “Evde Kal” çağrımıza uymaktır.”
Alınan bütün tedbirleri saygı ve hüsnü kabul ile kabul
ediyoruz. Devlet olmanın hükumet olmanın gereği de zaten budur. Vatandaş olarak
inanmak ve güvenmek istiyoruz.
Ancak biz de sorumluluk bilincinde olarak eksiklere, yanlış
olan uygulamalara temas ederek vatandaşlarımıza ve size yardım etmek isteriz.
Devletlerin dünyanın her yerinde kendi vatandaşlarını
korumak, sağlıklı yaşama kavuşturmak, barınma ve beslenme hizmetlerini yerine
getirmesi gerekiyor buna da “sosyal devlet” diyoruz.
Coronavirüsle mücadele kapsamında her yerde çeşitli
tedbirler ve ekonomik paketler açıklanıyor. Doğal olarak bizde de bazı önlemler
ve paketler açıklanmaktadır.
Açıklanan pakette Kobilere destek, vergilerde erteleme,
banka borçları ötelenmekte. Konaklama ve uçak biletlerinden alınan vergiler
indirilmekte, devlet kurumlarından maaş alan kesimde esnek çalışma modelleri
uygulanmakta. Evde eğitim modeli başlatılmakta. Alınan kararlar evde kalmayı
kolaylaştırmaya yöneliktir.
Bu ekonomik paket çok yetersizdir. Sosyal devletin varlığını
göstermiyor. Evde kalınmalı ama ne yemeli, nasıl geçinmeli? Bu başlı başına
sorundur. Bu paket adamı öldürür ya coronavirüs’den, ya da açlıktan.
Vatandaşın çoğu kayıt dışı işlerle uğraşmakta olduğunu
hükumet olarak siz de biliyorsunuz. Ne kadar işsiz ve ne kadar zor geçinenler
olduğunu en çok siz biliyorsunuz.
Okullar kapandı. Kamuda çalışan ücretli öğretmenlerin maaşı
kesildi. Özel işletmelerde çalışanlara işverenin maaş ödemesi imkânsız halde.
Esnaf evde kalmak için dükkanını kapattı, üretim olmadığı için çalışanına maaş
vermesi imkansız.
Bütüncül politika üretmekten aciz bir sosyal devlet yapısı
olduğu için her yer her iş akmaya başlayacaktır.
İthale dayalı tarım ve hayvan ürünleri dışarıdan gelemeyecek.
Yerli üretim olmadığı, köyde yaşayan kalmadığı için eken biçen yoktur. Bu
sayede kıtlıkla baş başa kalacağız. Para yok, kime ne vereceksiniz? Verseniz
borçlanacaksınız. Gereken tedbirler alınmazsa ekonomik dar boğazda hem devlet
hem millet yok olacak.
Bunlar felaket tellallığı değil, korku yaymak değil,
düşünülmesi gereken hayati işerdir.
Yaptığımız şey; “perşembenin geleceğini çarşambadan haber
vermektir.”
Bu işin üstesinden ancak Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Milli
Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projeleriyle gelinir.
Siyaset yapmıyoruz, hakikati haykırıyoruz.
“Evde kal” “Evde hayat var” tavsiyeleri Haydar Hocanın
projesiyle gerçekleşir.
Hem de basit birkaç uygulamayla:
Milli para devreye konulur…
Her vatandaşa 1000 TL vatandaşlık maaşı verilir.
Ayrıca her ev hanımına 1500 TL ev hanımı maaşı verilir.
Yerli üretime faizsiz teşvik kredileri sağlanır.
Bakın o zaman vatandaş evde de kalır, evde de yaşar.
Sokaklarda keyif olsun diye kimse gezmez. Evde kalınca açlıktan öleceği
endişesi onu dışarı atmaktadır. Çünkü vatandaş ya evde açlıktan ya da borç
batağında kalacağını bildiği için kederden öleceğinden korkuyor.
Yetkililer diyor ki: Evde kal yoksa ölürsün!
Vatandaşa sunulan teklif “şuna benzer: “Kırk katır mı kırk
satır mı?”
Dışarıda coronavirüs, evde aç biilaç yaşamak. Gel de karar
ver!
Yapılacak iş bellidir. Bilim kurulumu mu, akıl kurumu mu,
milli güvenlik kurumu mu, bakanlar kurulumu, millet meclisimi; adı ne olursa
olsun: Yapacağınız iş Haydar Hocanın fikirlerinden istifade etmektir.
O zaten Allah'a ve Ehl-i Beyt’e sevdalı, milletine ve
devletine aşık; hizmete talip biridir. Demedi mi size sürekli olarak “siz baş
olun biz ayak gelin şu milleti çilelerden kurtaralım” diye…
Şimdi zamanıdır. Havanda su dövmeyi bırakın, Haydar Hocanın
kapısını dövün. Sorunların üstesinde nasıl gelinir görürsünüz. Aksi taktirde
sorunlar katlana katlana çözümsüz hale gelecektir. Bizden hatırlatması.
Uğur Kepekçi