Halk katında deli, Hakk katında veliler konusunu bu
makaleyle bitireceğiz. Gayemiz, insanlara daha iyi gözle bakarak onlardan
istifade etme gayreti sağlamaktır.
Kilis’te yaşamış sır dolu insandan birinin de ismi Fatma
Bacı idi. İri yapılı, kirli bir siyah çarşafı, sırtında bir torbası, içinde
kötü bir kazan, tabak, kaşık, demir bir su bardağı vardı. Fatma Bacı ihtiyar,
gözleri görmez, dilinde bir söz ile gezerdi her yeri:
“Allah diyen yorulmaz, Allah diyen mahrum kalmaz”
Benim çocukluğumun geçtiği sokak, çıkmaz bir sokaktı.
Sokağın başına gelir, oturur, sadece bu sözleri tekrar ederdi. Fatma Bacının
geldiğini duyan sokak sakinleri ona yiyecek getirir. Bir şeyler yer içer, daha
sonra tekrar;
“Allah diyen yorulmaz, Allah diyen mahrum kalmaz” sözünü
tekrarlayarak giderdi.
Çocukluk yıllarımda birkaç defa, birkaç yerde gördüm. Bu
halinin dışında hiçbir şey hatırlamıyorum.
Bir gün bizim sokağa yakın bir yerde bir inşaat çukurunun
başında insanların birikmiş olduğunu gördüm.
Fatma Bacı, gözü görmediği için o çukuru görmemiş içine
düşmüş kan içinde yatıyordu. O halinde bile aynı söz vardı dilinde:
“Allah diyen yorulmaz, Allah diyen mahrum kalmaz” sonra
duyduk ki Fatma Bacı vefat etmiş. O da bu dünyadan göçmüş.
Son olarak bir de kalaycı Cevdet’ten bahsedelim. Öyle her
yere girmez, genelde her namaz vaktinde camide namaz kılmakla ve zikir
meclislerini gezmekle meşgul olurdu. Onunla aynı mecliste de bulundum birkaç
defa.
Bazı dükkânlara girer güler yüzle “Eyi olur inşallah eyi.
Ölüm var ağey ölüm” diye seslenirdi.
Babamı severdi. “Nasılsın hacı ağey, eyi olur inşallah eyi,
hele bir çay söyle de içek.” Derdi arada
bir.
Fatma Bacı Allah’a zikre davetle, Kalaycı Cevdet Abi ölümü
hatırlatmakla ömürlerini yaşadılar ve göçtüler. Bunlar boşuna mı yaşadılar?
Hikmeti anlayan anladı, anlamayan da baktı geçti.
Dünya öyle bir alem ki Yunus Emre’nin dediği gibi: “Gelenler
geçti, konanlar göçtü” misali hayat bir şekilde devam ediyor.
Önemli olan, gelenin de gidenin de konanın da göçenin de
hikmetini aramak, bulmak için gayret ortaya koymaktır.
Aslında bu tip insanlar, az da olsa hemen her yerde
mevcuttur. Kendi haliyle bir yandan yaşamlarını sürdürür, bir yandan da
görevlerini, yaratılış hikmetlerini yerine getirirler.
Gören görür, bilen bilir, görmeyen de bilmeyen de sadece
bakar geçer.
Yüce Allah Kur’an-ı Keriminde Al-i İmran 191. Ayette
yarattığı hiçbir şeyi boşun yaratmadığını haber verir. “Onlar ki gerek ayakta,
gerek otururken ve gerekse yanları üzerinde yatarken Allah'ı anarlar; göklerin
ve yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünenler "Ey Rabbimiz, sen
bunu boşuna yaratmadın, seni bütün eksiklerden tenzih ederiz; o halde bizi o
ateş azabından koru.”
Demek ki yerde ve gökte ne varsa hepsini yaratan Allah’tır.
Deliyi de veliyi de canlıyı da cansızı da yaratan, yarattığını bir hikmetle
yaratmıştır. Mesele o hikmeti anlamak, görebilmek ve ibret almaktır.
Bu sebeple “Halk katında deliler, Hakk katında veliler” diye
bir başlık altında bazı gerçeklere dikkat çekmeye çalıştık. Maksadımız hasıl
olur inşallah.
Uğur Kepekçi