"Bir kişiye uymanın kaynağı, o kişiye duyulan sevgi ve sempatidir. Sevilen kişiye uymak insana eziyet vermek şöyle dursun bilakis zevk kaynağı olur. Bunun için Resulüllah (sav) peygamber sevgisini imanın ölçüsü yapmıştır…" (Rahmet-el lil Alemin 1- sh:265)
"Hepimizin gayesi O'na benzemek olmalıdır. Ahlak bakımından, huy bakımından? Sünnet işte bu örnek hayatın huy olarak bize transfer olmasıdır. Yani Hz. Peygamberin ahlakına bürünmektir. Hz. Peygamberde bulunan o güzel ahlak-ı hamidenin bizim iç tabiatımızda hâkim olmasıdır. Sünnetin asıl manası budur. Bu açıdan bakıldığında Sünnet-i Seniyye, bir ahlak tarzıdır.
İnsanı Allah'a kul edecek bu örnekler Resulüllah'ın rıhletinden sonra Ehl-i Beyt'im dediği Hz. Fatıma'da, Hz. Ali'de, Hz. Hasan'da ve Hz. Hüseyin'de toplanmıştır.
Bu vazifeyi onlardan sonra da Ehl-i Beyt soyundan gelen imamlar üstlenmişlerdir. Günümüzde de aynı cevherden beslenen maneviyat erbabı Allah dostları vazifeyi devam ettirir." (http://www.yenimesaj.com.tr/ornegimiz-hz-muhammed-mustafadir-sav-H1288236.htm)
O'na ihtiyacımız
mutlaktır
"Her Müslüman; Allah'ın (c.c) kitabını, Allah'ın (c.c) dinini anlama, kavrama ve yaşama noktasında Resulüllah'ın siretine, rehberlik ve önderliğine muhtaçtır…
Ne kadar aranırsa aransın Hz. Muhammet'ten (sav) daha ideal, daha güzel bir örnek vermek mümkün değildir. İnsan, Onu (sav) tanıdığı, Ona yaklaştığı, Onun varislerine dost olduğu, Onun davasına sahip çıkanlarla beraber olduğu nispette kemale doğru adım adım ilerler. İşte Asr-ı Saadet bu dostluk ve kardeşliğin yaşanmasında mümine işaret taşı olmakta, ipuçları vermektedir…" (Rahmet-el lil Alemin 1- sh:4-5)
"Allah Elçisi vahiyle destekli olduğu halde çevresiyle istişare etmeyi ihmal etmez, istişare sonucunda kalplerin aynı karar etrafında bütünleşmesini temin ederdi. Zira istişarede mesuliyet ve mükellefiyetin paylaşılması yanında doğru olana en azami nispette yaklaşılması da söz konusudur…" (Rahmet-el lil Alemin 1- sh:311)
Toplumun ıslahı
için mücadele ederdi
Peygamberimiz(saav) suç işleyene acır, merhamet eder fakat bunu yaparken önce toplumu ıslah etme mücadelesi verirdi. İnsanları ıslah eder ve suça giden bütün yolarlıda tıkardı. İşte bundan sonra ıslah edilen böyle bir toplumda yaşadığı halde, toplumun geneline tecavüz mahiyetinde suç işleyen bir insana, toplumun helakine müsaade etmeyeceği için uygun karşılığı verirdi… (Rahmet-el lil Alemin 2- sh:23
O, herkes için
emin idi
"İnsanlık adına ne hazin bir tecellidir ki, ölüm kararını alanlarında Allah Resulünde emanetleri vardı. Bir yanda kendisi için ölüm kararı alanların emanetlerini geri vermek hususunda her zerresinde Allah (c.c) korkusunu hisseden yüce bir ruh, diğer yanda ise kendi nefislerinden daha çok güvendikleri insanın ölüm fermanını imzalayan bir yığın kokuşmuş nefis! ((Rahmet-el lil Alemin c.1- sh:248)
Şirk ehlinin
hedefi hep aynıdır
"Şayet maksat Mekke'nin istiklali olsa idi (müşrikler açısından) Müslümanların hicretinden sonra sakin olmaları gerekirdi. Zira onlar için tehlikeli olan Müslümanlar artık Mekke'de yoktur. Fakat mesele bu değildi. Hedef, İslam'ın merkezi olan Peygamberdi. Her devirde daima merkezi otoriteye hücum edilmiş, yok olması ve zarar görmesi planlanmıştır…" (Rahmet-el lil Alemin 1- sh:245)
Her işin başı
'İnşa Allah'
"Bir kısım Kureyş'li, Medine'deki Yahudi bilginlerine müracaat ederek onlardan, Hz. Peygambere (saav) sormak üzere zor sorular hazırlamalarını istediler.
Onlarda üç soru hazırlayıp; "Bu üç soruyu cevaplarsa bilin ki Allah'ın (c.c) peygamberidir" dediler.
Üç soru şunlardır; Ashab-ı Kehf'in başına gelenler,
Zü'lkarneyn kıssası ve ruhun mahiyeti.
Hz. Muhammed'e (saav) sorular sorulunca; "Size yarın cevap vereyim "buyurdular. Bunu derken 'inşa Allah' demeyi unutmuşlardı.
Bu sebeple Allah (c.c) hem ümmetine ders olsun diye, hem de belaların en büyüklerinden olan iftira ile Habiblini denemek için 15 gün kadar hiç vahiy göndermedi.
Bu süre içinde müşrikler olmadık iftiralarda bulundular. Daha sonra inen ayetler, soruları mükemmel şekilde cevaplamasına rağmen müşrikler inatlarından ötürü yine Hakk'a yüz çevirdiler.
İnananlar bu üç sorunun cevabıyla mutmain oldukları gibi bir şeyi yapacağını vaat ederken 'inşa Allah' demeyi ihmal etmemeyi de prensip edinmiş olsular…" (Rahmet-el lil Alemin 1- sh:169)
(Kilis Postası Haber Merkezi)