Koronavirüs (COVID-19) pandemisinde, kısıtlamaların
kaldırılması ve şehirlerde yeniden normal yaşama geçilmeye başlanması ile maske
takmak günlük yaşamın önemli bir parçası haline geldi. İkinci bir dalganın
oluşma riskinin en aza indirilmesi için maske takmak, sosyal mesafeye uymak ve
el yıkamak gibi temizlik kurallarına uymak üçlüsü artık olmazsa olmazlarımız.
Maske takmak, sadece kişisel değil, toplumsal bir koruma
sağlar. Neden mi?
Çünkü koronavirüsün taşıyıcısı olan yani virüsün vücudunda
konakladığı kişilerde % 40’a kadar herhangi bir bulgu görülmeyebiliyor. Ama bu
kişiler virüsün yayılmasında etken rol alıyorlar.
Maske takmak virüsü taşıyan damlacıkların yayılmasını
önleyen bir bariyer görevi görüyor. Kullanılan maskeler, virüs taşıyan bir
kişinin etrafındaki havaya yaydığı damlacıkları önemli ölçüde azaltır.
Bu damlacıklar genellikle 1,5 metre civarında havada asılı
kaldıktan sonra yere düşse de, öksürme veya hapşırma ile bu damlacıklar, 7-8
metreye kadar uzağa itilebilir. Öksürürken ya da hapşırırken kol içine öksürmek
bizi ne kadar büyük bir tehlikeden koruyor. Sanırım bu rakamlardan sonra daha
iyi fark edeceksiniz. Hele bir de toplum içinde hapşıracağı zaman maskesini
çıkarıp öyle hapşıranlar mı yok mu? Bu kişiler koranavirüs ya da damlacık yolu
ile bulaşan diğer hastalıkların yayılması için tam bir tehlike.
Öksürme ve hapşırma ile söz konusu damlacıkların 7-8 metreye
kadar havada asılı kalabileceğini bilince kapalı ortamların haricinde açık ortamlarda
da maske takmanın ne kadar önemli olduğu ne kadar açık değil mi?
Unutmayalım, bir maske, sosyal mesafeyle birleştiğinde, bu
damlacıkların çevrenizdeki diğer insanlara ulaşma riskini büyük ölçüde azaltır
ve virüsü yayma olasılığını büyük ölçüde azaltır.