Endüstri 4.0'ın iki önemli ana bileşeni bulunmaktadır: Yeni nesil donanımlar ve donanımları kontrol eden akıllı yazılımlar. Akıllı yazılımlar sayesinde internet/bulut teknolojilerinin de getirdiği yeniliklerden de faydalanılarak artık büyük bir fabrikanın, üretim bantlarının hatta çiftliklerin yönetimi otomatik veya yarı otomatik yapılmakta ve üretime ilaveten geleceğe dönük gerek tedarik zinciri gerekse satışa yönelik planlamalar da bu sayede daha net yapılabilmektedir.
Gerçekten de kulağa hoş geliyor değil mi? İnsan
deneyiminin sadece denetim/kontrol sürecinde yer alması ile birlikte hataların
azaldığı, otomasyon sayesinde de daha hızlı ve verimli üretim yapılabildiği
bugünün yeni nesil teknolojisi...
Aslında gerçek pek de öyle değil… En azından bizim için
ya da daha doğru bir tabirle gelişmekte olan ülkeler için.
3 Ekim 2018 tarihli ve 17 Ekim 2018 tarihli 'Tam Bağımsız
Türkiye, Özgür Yazılım!' başlıklı yazılarımızda üstü kapalı da olsa bu konuya
değinmiştik:
21. Yüzyıl, "Bilişim Teknolojileri Çağı" veya
"Bilgi Çağı" olarak tanımlanmaktadır ve hiç kuşkusuz bilgi edinmek,
bilgiye ulaşmak ve bilgiyi transfer etmek insanlık tarihi boyunca hiç bu kadar
kolay ve hızlı olmamıştı. Buna bağlı olarak da bilgiyi edinmek, bilgiyi
saklamak ve belirlenen vakitte belirlenen bilgileri paylaşmak da tarihin hiçbir
döneminde olmadığı kadar da güçlü bir silah haline geldi.
Devletlerarası düzeyde ise hangi devlet bilgiye
(istihbarata) daha hızlı ve daha kesin bir doğrulukla ulaşırsa daha erken
pozisyon veya önlem alabilme ve dolayısı ile avantaj elde etme imkanına sahip
olmaktadır. Tam da bu noktada elde edilen bilginin (güvenilir ellerde olsa
dahi) "güvenilir ortam"da saklanma ihtiyacı belirmektedir.
Sanal dünyada güvenilir ortam var mıdır ya da bilgiyi
nasıl saklamalıyız? Aslında soruya tersten yaklaşırsak çözüme ulaşmamız çok
daha kolay olabilir: Kaynak kodları halka açık (public) olmayan ve aynı zamanda
özgür (free/freedom) olmayan bir işletim sistemi kullanıyor olmamız halinde
sistemin üreticilerine doğrudan/dolaylı olarak sonsuz güven duyuyoruz ve arka
kapılar (backdoors) vasıtası ile büyük olasılıklı bilgilerimizi paylaşıyoruz
demektir. Konu hakkında daha geniş bilgiye kullandığınız işletim sisteminin
ismi ile birlikte "backdoor" kelimesini internette aratarak
ulaşabilirsiniz, sonuçlara siz de şaşıracaksınız.
Endüstri 4.0 ile birlikte kullandığımız ya da
kullanacağımız yazılımlar açık kaynak kodlu veya milli olmadıkları sürece
uzaktan erişime ve aynı zamanda uzaktan yönetime ya da bilgi hırsızlığına açık
demektir. Düşünün ki küresel ölçekte rekabet halinde olduğunuz bir şirketin
genel merkezinin ve aynı zamanda Endüstri 4.0 uyumlu üretim makinalaranızın
yazılım geliştiricisi konumundaki şirketin genel merkezinin aynı ülkede olması
aslında ne kadar da vahim bir durumdur.
Sakın bu örneklemenin afaki olduğunu da düşünmeyiniz zira
geçmişte örneği yaşanmış ve bir Alman firması milyarlarca dolarlık bir ihaleyi
bu sebeple bir Amerikan firmasına kaybetmiş ve gerçek aylar sonra ortaya çıkmıştır.
Türkiye, Endüstri 4.0'ın getireceği nimetlerden
faydalanmak istiyorsa hızla ve derhal yazılım mühendisliğine ağırlık vermeli ve
aynı zamanda Milli İşletim Sistemi projesine de devam etmelidir.
Türkiye'nin Tübitak tarafından geliştirilen milli işletim
sisteminin ismi ise Pardus'tur (https://www.pardus.org.tr). Lakin 2005 yılında
ilk sürümü yayınlanan Pardus'a geliştirme sürecinde yeterli destek
sağlanamaması sebebi ile Pardus zayıf kalmış ve 2013 yılında da geliştirilmesi
sekteye uğramıştır. Son dönemlerde tekrar yeni bir ivme ile çalışmalar
yeşertilmeye başlanmakla birlikte yine de Türkiye'nin başta devlet kurumlarına
yayılmış net bir Milli İşletim Sistemi ya da Milli Yazılım politikası maalesef
yoktur veya oldukça cılız düzeydedir.
Tam Bağımsız Türkiye hiç kuşkusuz öncelikle ekonomisi tam
bağımsız bir Türkiye demektir. Yeni Mesaj kadrosunun uzun yıllardan beri Prof.
Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli üzerinde ısrarı da tam da bu sebepledir.
Benzeri şekilde bilgi teknolojilerindeki bağımsızlığımız da, Endüstri 4.0
devrinin yükselen yıldızı olmak da ancak yine açık kaynak kodlu özgür ve
millileştirilmiş bir işletim sistemi ve yazılımlar ile mümkün olabilir ve
böylesi bir çalışma da yine Tam Bağımsız Türkiye diyen kadrolar ile ancak
mümkün olabilecek görünmektedir.
Cem Kayalı
Kaynak: Yeni Mesaj Gazetesi
(Kilis Postası Haber Merkezi)