Dünkü makalemizde Korona bilmece sorumuz: Sizce bu
duyarsız ve plansız çalışmayla devlet koronayı önleyebilir mi?
Sonra da cevabımızı vermiştik: “Sırça saraylarda oturup
masa başı kurullarla bu iş çözülmez.” Demiştik.
İnsanın doğasında çözümsüzlük diye bir şey yok aslında.
Allah ölümün dışında her derdin devasını da yarattığını beyan ediyor. İnsana
düşen görev; sorumluluk duygusunu, aklını ve imkanları bir araya getirerek
samimi bir gayret ortaya koymaktır.
Genel olarak problemin kaynağı; bir göreve işin ehli olanlar
değil de siyasi iktidara yakın olanlar daha fazla layık görüldüğü için hemen
her yerde işler ya yürümüyor ya ağır aksak kör topal gidiyor ya da sorumluluk
duygusu olan samimi insanlar sayesinde işler yürüyor.
Korona işine Nasrettin Hocanın tavsiyesiyle eğilme lüzumu
hissettik…
Nasrettin hoca bir gün ağaçtan düşmüş, sonra da “aman
hoca bir şey oldu mu, neren ağrıyor?” demişler. O da “Bana ağaçtan düşen
birini getirin” demiş. Nedenini
sormuşlar “Beni ancak ağaçtan düşen anlar” demiş.
Koronayı bugüne kadar dışardan takip ediyorduk. “Maske
mesafe temizlik” deniliyordu, “evde hayat var” deniliyordu. Bu
kadarını biliyoruz, çünkü yaşadık.
Şimdi de hastalık sürecini, tedbir ve tedavi konusunda
yaşadıklarımızı paylaşmakla fikrimizi beyan etmeyi sorumluluk olarak görüyoruz.
Türk milleti olarak geldiğimiz bu noktada tedbirlere uyma
noktasında pek de başarılı değiliz. Vatandaş söz dinlemiyor.
Ancak vatandaş söz dinlemiyor diye devlet onu başı boş
bırakma şansına sahip değildir. Ya söz dinletecek ya sistemini kuracak ya da
cezai müeyyide uygulayacaktır.
İnsanları kendi haline bırakmadan, oto kontrol sistemlerine
baş vurmalıdır.
Herkes kendi kurumunda kendince kurallar alması yeterli
değil. İçeriye beşer onar vatandaş alınıyor, dışarıda mesafe kuralı kimsenin
umurunda değil.
İçerde korunma, dışarda bulaşma!
Önerilerimiz:
Korona tedbirleri kapsamında bütün kalabalık yerlere mutlakaturnike sistemi konmalıdır. Madem vatandaş mesafe kuralına uymuyor, siz
de onu turnike ile mesafeye sokarsınız.
Yetki sahipleri mutlaka sahaya inmeli, uygulamaları
tebdili kıyafet kuralıyla denetlemelidir. Genelde amirleri alt tabaka
görevliler iyi haberlerle mutlu etmeyi severler. (Yalakalığı sevenimiz çok da
ondan)
Sorumlular, koronalı hasta gibi davranıp vatandaşın aldığı
hizmeti yine gizlice denetlemelidir.
Başka devletlerde test yapmak için kapı kapı dolaşıp numune
alanların aksine; bizde “ben koronayım ne olur benden numune alın” diye
kapı kapı dolaşmasına rağmen vatandaş mağdur. Her talep edene test
uygulanmalıdır.
Paramız yetmez demeye kimsenin hakkı yok çünkü başka
devletlere korona sağlık ekipmanı hibe ediyoruz. Demek ki paramız çok,
ekonomimiz çok iyi…
Sağlık çalışanları, tükenmişlik sendromu yaşıyor. Hastalara
haklı olarak eskisi gibi sevecen davranamıyor, buna mutlaka çare bulunmalıdır.
Test merkezleri daha yaygın ve daha ulaşılabilir hale
gelmelidir. Test vermek için merkezlerde toplanan vatandaşın toplanma
alanları, bulaş merkezi haline dönüşmüştür.
Ben doktor değilim, görevli değilim ama sorumlu bir vatandaşım.
Lütfen sırça saraylarınızı, masa başı ilim, bilim kurulu
görevlerinizi arada bir terk ederek halka karışın, yerinde ve kendiniz
denetleyin.
Daha güzel çözümler ve sonuçlar elde edilecektir. Hem siz
hem milletimiz kazanacak, sağlıklı günlere bir an önce kavuşacağız. İnşallah.
Uğur Kepekçi
Kilis Postası Haber Merkezi