E-KİTAP OLARAK İNDİRGeçtiğimiz 2013 yılında Bursa ve İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Ehl-i Beyt sempozyumlarına ve Gadir Hum Bayramı etkinliklerine Irak'tan Ayetullah Seyit El Hekim ve Şii ulamasının katılımı ile birlikte samimi ilişkiler başlamıştı. Son olarak geçen sene yapılan Gadir Hum Bayramı etkinliklerine katılanlar, Ayetullah El Hekimin Prof. Dr. Haydar Baş'ı Necef'e Hz. Ali Efendimizin kabrini ziyarete davetini iletmişlerdi. Yapılan davete icabet eden Prof. Dr. Haydar Baş'ın Necef'e yapılan ziyaretini farklı açılardan değerlendirmeye çalışacağız. Bu ziyaretin iki cephesi vardır. Birinci cephesi Necefte bulunan İmam Ali (as)'in kabri şerifinin ziyaret edilmesidir.İkinci cephesi ise Irak'ın önemli Şii ulaması tarafından yüksek derecedeki davettir. Şii dünyasında etkili bir yere sahip olan Ayetullah El Hekim'in Prof. Dr. Haydar Baş'ı Necefe davet etmelerinin çok önemli bir olay olduğu muhakkaktır. Bu davetle verilmek istenen mesaj: Sünni bir lider olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt ortak paydasında birlik için Şii dünyasına uzattığı dostluk eline verdiği önem ve karşılıktır.Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt konusunda yaptığı eşsiz çalışmalardan haberdar olup Şii ve Sünni dünyası arasında dostluk ve kardeşlik havasının estiğinin ve yapılan çalışmaların Şii dünyasında çok ciddi bir yankı bulduğunun işaretidir.Zaten yapılan görüşmelerde bu konu üzerinde duruldu ve Prof. Dr. Haydar Baş'a başarının sırrı soruldu. Necef ziyaretini ve bu konudaki yorumlarımızı bir analiz şeklinde siz değerli okurlarımla paylaşacağım inşallah. Bu ziyaretin maneviyat olarak çok derin manalar içerdiğinin yanında, yapılan ziyaretlerde verilen mesajlar, yapılan karşılıklı fikir alışverişi bölgenin geleceği açısından da önem taşımaktadır.Bu ziyaret vesilesiyle bölgede devam eden ve asırlara dayanan Şii Sünni kavgalarına son vermek adına çok ciddi işler başarılacağına olan inancım tamdır. Bunun emarelerini ben kendi gözlerimle gördüm ve müşahede ettim.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, beraberinde 100 kişilik kadrosuyla geçtiğimiz hafta 21. OCAK. 2014 Salı günü Irak'ın Necef kentine bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette bizlerde bulunma şerefine nail olduk. Necef ziyareti bizi gerek madde gerek mana olarak derinden etkiledi. Bizimle olamayan ve gelemeyen dostlarımızın da bu ziyaretten istifade etmesini sağlamak adına; Necef hatıralarımızı en ince ayrıntılarına varıncaya kadar aktarmak istiyorum.Tabi ki biz nasibimizce yazacak, okuyanlarda kendi nasibince istifade edebilecektir? Bu anı yazımız hem de bir analiz olacak. Çünkü bu ziyaret ifade ettiği anlam bakımından bir milat teşkil edecek. Bir tarih yazılmasının başlangıcı, çatıştırılmak istenen İslam aleminin barışının yakılan meşalesi olacağına inancım tamdır.Necef yolculuğumuz Ankara Esenboğa hava alanından başladı. Başka şehirlerden gelen gönül dostlarımızla orada buluştuk. Birkaç defa hava şartlarının olumsuzluğu bahanesiyle uçağımızın uçuşu ertelendi.Daha sonra yapılan anonsla uçuşun gerçekleşebileceği ilan edildi. Heyecanla uçaktaki yerlerimize geçtik ve kısa zaman sonra uçağımız hareket etti.Yapılan birkaç anonsta necef hava sahasının iniş için müsait olduğu ilan dildi. Necef şehri görünmeye başladı. Ancak anlamadığımız bazı gelişmeler neticesinde yapılan anonsta uçağımızın Necef’e iniş yapamadığını bu sebeple Türkiye’ye geri döneceğimiz söylendi. Bütün hayallerimiz yıkıldı. Geri dönüş yolculuğumuz başladı.Dönüyoruz ama uçakta anlaşılamayan bir hareketlilik gözleniyor, kabin amiri görevliler görüşmeler yapıyordu. Kaptan pilot yeni bir açıklamayla heyecanımız daha da artmaya başladı.“İniş için müsait alan olarak geçici olarak Elâzığ havalimanına inilecek sonra Ankara’ya dönülecek” dendi.Yurtdışı çıkışlarımız onaylandığı için normal bölümlere de geçmemize izin verilmedi. Çıkış bölümlerinden birinde aperatif şeyler ikram edildiği bir anda diğer bir bölümde yine bir hareketlilik gözlemlendi. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız ve birkaç kişinin aralarında bulunduğu arkadaşlar diğer tarafa alındılar. Yaklaşık 1 saat sonra hocamızla giden arkadaşlar geri döndüler.Yapılan bir anonsla sanki yeniden hayata döndük. “Necef Havaalanında bütün şartlar bir anda normale dönmüştür. Bu sebeple yolcularımızın uçaktaki yerlerini alması halinde Necef’e hareketin gerçekleşeceği” ilanı yapıldı.Biz hala bir şeyler anlamaya çalışırken olayın şahitlerinden biri de biziz. Hocamız anlatıyor:
“Maneviyat aleminde bazı önemli kurallar vardır. O kuralların ihlalinde ceza gerekir. Biz İmam Ali Efendimizin ziyaretine giderken manevi yetki sahiplerinden izin almayı ihmal ettik. Meğer İmam Ali efendimize nazı geçen başka büyükler varmış. Gittiğimiz en üst makam dedik ama Elazığ’da metfun bulunan Ömer Hüdai Küvengi hazretlerinden ve Muhammed Baba Kerküki hazretlerinden müsaade almamız gerekiyormuş. Alanda hiçbir sorun olmamasına rağmen maneviyat sahipleri inişimize müsaade etmediler. Elâzığ’a inince ben meselenin mahiyetini anladım ve alan görevlilerine bana 1 saat müsaade edin ben uçuşunuzu sağlayacağım dedim. Onlar da anlamasalar da bize müsaade ettiler. Mübareklerin huzuruna gidip özür diledik izin aldık öylece Necef ziyaretimiz onaylandı. Uçuşumuz gerçekleşti. Her yerde kurallar var öyle kimsenin kafasına göre hareket etme lüksü yoktur. Bize bu dersi verdiler.”Necef şehrinin görüntüsü ve uçaktan inince karşılaştığımız manzara ile hatırlarımızı paylaşmaya başlayalım: Necef Havaalanına inince, fakir ve bakımsız bir kente geldiğinizi hemen anlıyorsunuz. Vize işlemleri esnasında gördüğüm manzara; yapılan işlemlerin bilgisayar sistemiyle falan değil, büyük defterlere kâtipler tarafından kayıt şeklinde yapıldığına şahit oldum. Havaalanına iner inmez hemen uçak merdivenlerinin önüne kadar gelen El Hekim ailesinin fertlerinin özellikle de Prof. Dr. Haydar Baş'a olağanüstü hürmette ve hizmette bulunduklarını gördük. Sadece Sayın Baş'la değil bütün misafirlerin işlemleriyle tek tek ilgilendiler.Bizleri önceden hazırlanmış araçlarla İmam Ali (as) 'ın camisi ve türbesinin bulunduğu yere intikal ettirdiler. Irak'ın Necef kenti şehircilik olarak bu zamana kadar gördüğüm kentler arasında belki de en bakımsız olanıydı.Necef şehrinde en ilkel yapıların bulunduğunu; yolların, işyerlerinin, barınakların, sokakların, bakımsız bir harabeyi andırdığını gördük. İstisnasız hemen her sokak başında silahlı askerlerin bulunduğu, kendilerince en yüksek seviyede güvenlik önlemlerinin alındığı, ancak sokaklarda gezen halkın tedirginliklerinin her hallerinden belli olduğunu da gördük. Misafirler kendileri için hazırlanmış otellere yerleştirildi. İlk yemek ziyafeti yapıldı ve 200 metre ilerde bulunan İmam Ali (as)'ın camisi ve türbesinin bulunduğu yere doğru hareket edildi. Dış duvarları oldukça yüksek olan, duvarlarının tamamı çini işlemelerle ve hat yazılarla, kubbe ve minarenin altın kaplamayla süslendiği olağanüstü güzellikte bir yapıyla; dünya harikası, eşsiz bir eserle karşılaştık. Caminin bahçesine girince açık alanın süslemeli halılarla kaplandığı alanda, öbek öbek grupların Kur'an tilavetine, salavatlarına, naatlarına, ağıtlarına şahit olmaya başladık.Bunlar bir yandan da heyecanımızı doruk noktaya taşıyordu. Dış duvarını çevreleyen kısmın tamamı medrese odaları şeklinde imar edilmiş.Bu medreselerde dünyanın farklı yerlerinden gelen genç-yaşlı talebelerin, Ehl-i Beyt öğretisinin eğitimini orada aldıkları rehberler tarafından anlatıldı. Caminin bu şeklinin 400 sene önce Osmanlılar tarafından imar edildiğini de söylediler.Zaten hemen girişte Osmanlının turası buna şahitlik etmekteydi. Rehberler caminin ve türbenin tarihçesini güzel bir şekilde anlattılar. Caminin bahçesinde ikindi namazları cemaatle kılındı ve İmam Ali (as)'ın Türbe-i Şerifine doğru tazimle yürüyüş başladı.
Yıllardır özlemini duyduğumuz, sevdasını kalbimizde sakladığımız; ilmine, aşkına, şefaatine muhtaç olduğumuz; ziyaretinin bu dünyada nasip olacağını hayal bile edemediğimiz; heyecanla beklediğimiz, O an gelmek üzereydi. İmam Ali (as)'la buluşmak üzereydik.Geçici istirahatgahı olan Kabri şerifinde capcanlı bizi bekliyordu. Biz Onu görmekten aciziz ama o bizi görüyor.Yüce Allah Onun canlı olduğunu haber vermiyor mu?
"Allah yolunda öldürülenlere 'Ölüler' demeyin, zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz." (Bakara 154)Önümüzde sebebi ziyaretimiz, önderimiz, liderimiz Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız olmak üzere adım adım Türbe-i Şerife doğru yol alıyoruz. Caminin bahçesinden iç kısma, Türbenin bulunduğu kısma kapıdan içeri giriyoruz. Ve İmam Ali (as)'ın makamı şerifi karşımızda…Buluşma anını kelimelerle anlatmak imkânsız. Yüce Peygamberimizin amcasının oğlu, kızı Fatıma'nın kocası, İmam Hasan ve Hüseyin'in babası, Hayber Fatihi, Allah'ın aslanı, ilim şehrinin kapısı, Allah ve Peygamberin seçtiği velayet ve hidayet imamı, ilk halife olarak nasp edilen İmam Ali (as)'ın makamı ile karşı karşıyayız.Selam ve tazim ile yaklaşıp etrafını çevreleyen gümüş şebekeye yapışıyorum. Dilimizin ve dizimizin bağı çözülmüş ne diyeceğimizi ne yapacağımızı bilmekten aciz ve çaresiz bir hal yaşıyorum.Önce yaşadıklarımızın bir rüya olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Zaman su gibi akmakta, sayılı bir zaman dilimini çok dikkatle ve bereketle değerlendirmek zorunda olduğumuzu da idrak etmekteyim.Ancak, aklımıza, gönlümüze, dilimize bir çeki düzen vermemizin gerekliliğine de inanıyorum. Çünkü belki de ömrümüzde elimize geçmeyecek tarihi fırsatlar ve bir ömre bedel anlar yaşamakta olduğumuzu da biliyordum. Bir yandan da kimin huzurunda bulunduğumuzu idrake de çalışıyorum? Burada yaşananlar asla yapmacık ve klişeleşmiş haller değil. Gönlünüzce davranma imkânına sahipsiniz burada…Medine'de Ravza-i Mutahharadaki gibi eli değnekli, asık suratlı, askerler, görevliler yok burada. Kabre karşı el sürmeye, selam vermeye, dua etmeye engel olanlar da yok burada.Vesilenin hak ve gerekli olduğuna inananların oldukça kolaylaştırıcı davranışlarına şahit oluyor ve duygularınızla hareket etmek imkânına sahip oluyorsunuz burada…İmam Ali(as) ve siz…Kabiliyetin ve nasibince istifade etmenin yolu ve kapısı açık, hem de sonuna kadar.Seni önce Peygambere, sonrada Yüce Allah'a götürecek vesilenin şahı, İmam Ali (as)'la geçirilen bu zamanın kelimelere yansıyabilenleri ancak bu kadar. Gerisi âşıkla maşuk arasındaki şeyler vesselam... Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ziyaret hakkında sorulan bir soruya verdiği cevap bu halimizi anlatmaya yeter herhalde:
"Her anı Beytulah her anı Arafat olan bu ziyareti nasıl anlatmalı ki." Rabbim gönlünde Ehl-i Beyt sevgisi taşıyan herkese nasip etsin bu ziyaret ve duyguları. Âmin.İmam Ali (as)'ın manevi huzurunda gönlümüzce bulunduktan sonra caminin iç kısmında bulunan büyük bir misafirhaneye geçiyoruz.Burada, caminin müdürü ve diğer görevlilerden yüksek seviyede bir ağırlanma ile karşı karşıya kaldık.Bizlere bir kare fotoğraf dahi çektirmeyenler, biraz sonra kameralarla fotoğrafçılarla geldiler. Burada çekimler yapıldı. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızla röportajlar yapıldı.Çeşitli İkramlar yapıldı. Okunan akşam ezanından sonra misafirhane kısmında Hocamızın imamlığında akşam namazı kılındı.Yüzlerce kişi muhterem hocamızın arkasında saf tuttu ve İmam Ali(a.s.) efendimizin camisinde vakit namazı kılma şerefine de layık olduk elhamdülillah.Gerek El Hekim ailesinin fertleri gerek caminin en yüksek mertebedeki görevlileri bir an bile olsa bizi yalnız bırakmıyor, özelliklede Muhterem hocamızdan istifade etmek için sohbet ediyorlardı.Akşam namazından sonra Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Ayetullah Muhammed Said El Hekim’le yapacağı görüşmelerde başta güvenlik olmak üzere bazı sebeplerden dolayı bizler bulunamadık. Bizler ancak görüşmelerin bir kısmında bulunma fırsatı yakaladık. Bizler El Hekim ailesinin bulunduğu mekâna doğru yola çıktık. Aile fertlerinden bazılarının eşlik ettiği yolculuğumuzu yaya olarak gerçekleştiriyoruz. Bu ayrıntıları anlatma sebebim: Irak halkının özellikle de Necef halkının ne kadar ıstıraplar içinde hayat sürdüğünü anlamanız içindir.Necef'te ara sokaklara asla araç girmesine müsaade edilmiyor. Karşılaştığınız her sokak başında barikatlar ve eli silahlı kimselere rastlıyorsunuz. Bazı yerlerde askeri kıyafetli bazı yerlerde sivil kıyafetli eli silahlı kimseler. Bizimle gelen El Hekim ailesinin fertlerini gören görevliler hemen barikatları açıyor ve oradan geçiyorsunuz.
Ayetullah Said El Hekim hazretlerinin kaldığı mekâna yaklaşınca, son barikatta elimizde bulunan telefonlar, çantalar bir yere emanet olarak alındı. Bu kadar dikkat etmelerinin sebebi: Necef'te sürekli intihar saldırıları yapıldığı, özellikle de bomba yüklü araçlar ya da intihar eylemcileriyle Ehl-i Beyt soyuna sık sık suikastlar düzenlendiğini öğreniyoruz.Hatta ziyaretinde bulunduğumuz, Ayetullah Said El Hekimin amcasının oğlu Ayetullah Seyyid Muhammed Bagır El Hekim, 2003 yılında Necef'te İmam Ali'nin türbesinin yanında cuma namazı çıkışı bir suikast yoluyla şehit edilmiş.Aman Allah'ım bu ne korkunç manzara ve bu ne hayat! Biz birkaç saat kalacağımız bir yerde bu kadar tedirginlik yaşadık. Necef halkı bu duygularla bir hayat sürmek zorundalar.İşte ABD işgalinin, işte BOP ‘un, işte mezhep çatışmalarının ve çeşitli fitnelerin Irak halkına armağanı.Çok geniş güvenlik önlemlerinin alındığı El Hekim ailesinin ikamet ettiği mekânda bir salona alındık. İçerideki bir odada Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızla yapılan özel görüşmeden sonra Ayetullah El Hekim ve Prof. Dr. Haydar Baş hocamız yaklaşık 200 kişilik büyükçe bir odada kendileri için hazırlanmış kısma geçtiler.Önce Ayetullah El Hekim konuşmaya başladılar. Öncelikle Ayetullah El Hekim hakkında biraz bilgi vereyim.Şiilerin taklit mercilerinden Ayetullah El Uzma Seyyid Muhammed Said El Hekim, sadece Irak'ta değil dünyanın farklı yerlerinde bulunan Şiiler tarafından kabul edilen ve dünyanın her yerinde taraftarlarının varlığıyla bilinen bir âlim ve liderdir.El Hekim ailesine sevgi besleyenler ve taklit edenler Türkiye'de de bulunmaktadır. Ayetullah Muhammed Said El Hekim özetle şunları söyledi:
"Ehl-i Beyt hakkında Türkiye'de yaptığınız hizmetleri yakından takip ediyor ve biliyoruz. Televizyon kanallarıyla, gazeteyle, dergilerle, konferanslarla ve özellikle de Ehl-i Beyt külliyatıyla gizli kalmış hakikatleri öğretmeye çalışmaktasınız. Ehl-i Beyt'in mirası elinizdedir. Gerek sizi gerek birlikte geldiğiniz diğer Ehl-i Beyt hayranlarını sevgiyle kucaklıyor, bu konuda memnuniyet duyduğumuzu bildiriyoruz. Ehl-i Beyt yolu yaşamak içindir.Gerçek hidayet yolu olan Ehl-i Beyt'in yolunu öğrenin, yaşayın ve anlatın. Kimseyi bu konuda zorlamayın; isteyen gelsin, istemeyen gelmesin. Biz asla şiddetten yana değiliz. Sevgiyle ilimle Ehl-i Beyt'in davasını yaşarız. Ehl-i Beyt imamlarının hayatına bakınca zaten bu gerçeği görürsünüz. Onlar neticeye bakmazlar. Emir oldukları şekilde yaşarlar. Hemen yanı başımızda bulunan Kerbela bunun en bariz örneğidir. İmam Hüseyin(as) hayatlarına mal olacağını bile bile onurlu bir duruş sergilemiş, bütün Müslümanlara örnek olmuştur. Bizler de neye mal olursa olsun İslam'ın onurlu duruşunu sergileyecek, ilim ve sevgiyle barışa katkı sağlayacağız. Zaten sizin de ülkenizde yaptığınız budur." Konuşmasının diğer bölümlerinde Ehl-i Beyt'in hayatından bazı kesitler de anlatan Ayetullah Muhammed Said El Hekim sözlerini şu ifadelerle bitirdi:
"Gizli kalmış bir hakikat vardı. Ehl-i Beyt hakikatini Prof. Dr. Haydar Baş'ın vesilesiyle herkes öğrenecek. Prof. Dr. Haydar Baş Ehl-i Beyt hakikatiyle halk arasına köprü olmaktadır" dedi.Prof. Dr. Haydar Baş hocamız burada çok kısa bir teşekkür konuşması yaptı:
"Ehl-i Beyt soyundan gelen bir zatın sohbetinden istifade ettik. Ben ve arkadaşlarım sizlerle olmaktan, sizlerle görüşmekten dolayı mutluluk duyduk. Havaalanından başlayan ve devam eden, bizlere yapılan misafirperverlikten dolayı Allah hepinizden razı olsun. Nasip olursa bizler de sizleri Türkiye'de misafir olarak ağırlamak isteriz. Böylece karşılıklı heyetlerle yapılacak ziyaret ve görüşmelerle fikir alışverişi, bilgi paylaşımı da sağlanabilir." Daha sonra karşılıklı hediyeleşmeler gerçekleşti. Bizlere de Kerbela toprağından yapılmış tesbih hediye edildi.Şiilerin taklit mercilerinden Ayetullah El Uzma Seyyid Muhammed Said El Hekim ile yapılan görüşmeden sonra akşam yemeği için tertiplenen mekâna intikal ettirildik.Irak genelinde 70 000 yetimin ihtiyaçlarının karşılandığını söyledikleri bir vakıf müesseselerinin de bulunduğu, hizmet binasındaki yetimhane yemekhanesine alındık.Yemekhane, aynı zamanda da konferans salonu şeklinde tanzim edilmiş şirin bir mekândı. Misafirlere yapılan yemek ikramından sonra aynı salonda bulunan konferans yapılacak kısımda yine El Hekim ailesinden önemli bir isim Necef El-Hikme Müessesesi Dış İlişkiler Sorumlusu Seyyid Salih El Hekim ve Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, orada hazır bulunan misafirlere hitap etmek üzere davet edildiler.Buradaki konuşmalarda da tercümanlığı seyahatimizin mihmandarı çok değerli insan, Zehra TV Türkiye Genel Müdürü Sayın Cevat Gök Beyefendi yaptılar. Buradaki yemek ve konuşmaya dinleyici olarak Necef'ten ve Kufe'den çeşitli eğitim kurumlarında görev yapan 20'nin üzerinde ilim otoritesi âlimler, Vakıf görevlileri ve davetlileri katıldılar.Bu arada kendilerine ait olan televizyon kanalına da çekim yaptılar.Necef'te, konuşmanın hemen başında Seyit Salih El Hekim:
"Hz. Ali'nin âşıklarının şehri olan Necef'e gelen Prof. Dr. Haydar Baş'a ve kadrosuna hoş geldiniz diyorum. Ehl-i Beyt'e ve Hakk'a karşı seslerin yükseldiği o zor anlarda, özellikle Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Türkiye'deki tek ve eşsiz çıkışından faydalanmak için buraya toplandık. İstiyoruz ki bizim bir miktar tanıdığımız ve defalarca görüştüğümüz Hocamızı buradaki ilim otoriteleri de dinlesinler ve tanısınlar. Ayrıca biz hocamızdan Türkiye'de Ehl-i Beyt davasına sağladığı katkıları ve elde ettiği başarıların sırrını da öğrenmek istiyoruz." Dedi.Prof. Dr. Haydar Baş; yapılan misafirperverliğe teşekkür, Kurtuluş yolu olarak Ehl-i Beyt,
“Milli Ekonomi Modeli”,
“Sosyal Devlet Milli Devlet” ve bundan sonra yapılması gerekenler olarak birkaç başlık altında konuşmalarını yaptılar. Yapılan konuşmanın içerdiği mana verilmek istenen mesajlar birkaç kitap kapsamında ele alınması birkaç araştırmaya yapılacak akademik çalışmalara konu olabilecek önemde konuşmalardır.Ancak yapılan konuşmanın özellikle de Necef'teki Şii ulemasına yapılan bu konuşmanın, Şii dünyasındaki yankılarının ve faydalarının tarihe bir dönüm noktası olarak geçeceğine inancımı belirtmek istiyorum.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Necef'te yaptığı konuşmadan ana başlıklar:
"Biz İmam Ali Efendimizi, Necef şehrimizi, El Hekim ailesini ve siz muhterem arkadaşlarımızı ziyaret etmek için buraya geldik. Ve bu ziyaretimizi de yaptık, Cenabı Hakk (cc) kabul etsin. Bugünkü ziyaretimizde arkadaşlarımız yaşadıkları haleti ruhiyeyi; "biz bir Arafat, bir hac ziyareti yapmış gibi olduk. O feyzi, o muhabbeti ve o aşkı aldık? Esasen bunlar birer hal olduğu için kelimelerle ifadesi de mümkün değil""Allah'ın Kuran'da muhatap aldığı tek varlık, insandır. İslam, insan dinidir. Cenabı Hakk'ın (cc) Kuran'da muhatap aldığı tek varlık insandır. Cenabı Hakk (cc) Kuran'da iman ehlini, inanmayanları ve de münafığı anlatır. Ayetlerde Cenabı Hakk'ın (cc) anlattığı Fahri Âlem Efendimiz 'in de canlı olarak ortaya koyduğu esasen o mükemmel insan, bizim lisanımızla insanı kâmil dediğimiz varlıktır.""Allah (cc) 'Rızamı kazanmanız için Ehl-i Beyt'in yolunda olmanız lazım ve onları sevmeniz lazım' diyor. Nitekim Şûrâ Suresi 23. ayeti kerimesinde Allah (cc) "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum" buyurmaktadır. İmam Şafii Hazretleri bu ayetten hareketle 'Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır' diyor. İşte bu sevgiden olacak ki bugün biz İmam Ali Efendimizi ziyarete geldik.""Halifelik konusunda ayet ve hadis varken hiç kimsenin söz söylemeye hakkı yoktur? Onun için mesela Ehli Sünnet dünyasının "şura yoluyla seçim yapılmıştır, bu haktır" demesi İslam hakikatine uymamaktadır. Yani bendeniz bir Sünni olarak söylüyorum bunu. Hakikat şu ki, Kuran ve Peygamberin dediği varken, insan aklına cevaz vermek, hüküm vermek düşmez. Şimdi bunun devamı günümüzde "Eğer akılla vahiy çatışırsa akıl tercih edilir" deme noktasına gelmiştir. Hâlbuki bendeniz de medresede tahsil yaptım, İslam metoduna göre ayet ve hadis varken, Allah'ın Sevgilisinin hükmü varken hiç kimsenin söz söylemeye hakkı yoktur. İşte bu manzara maalesef İslam dünyasında ikiliğin ortaya çıkmasına ve zamanımıza kadar da bunun sürmesine vesile oldu""Benim inancıma göre Allah'ın Sevgilisi bana kime uyacağımızı söyledi. "Bu Ali'dir, benden sonraki halifemdir" dedi. Yani "O'na uyun" dedi. Ben bu emre tabi oldum. Bazıları gibi de kalkıp, Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir'i de eleştirmedim. Bunun sebebi her ikisinin de Hz. Peygamberin kayınpederi olmaları. Şimdi ben kalkıp da bu ailenin içine girip tartışma yaratmama gerek yok. Bana denilene uymanın doğru olduğunu görüyorum. Bu da nedir? "Ali imamınızdır, Ali halifenizdir." Buna uymaktır. İnancım odur ki; ben itaat ettim kazandım. Bu anlayışla yaptığımız çalışmalar Türkiye'de çok iyi netice verdi. "Aleviler Müslüman değildir" diyen insanlar "Yahu bunlar ne kadar güzel insanlar, kâmil insanlar" demeye başladılar. Allah'ın dediğine uyduk ve ümmeti barıştırma yoluna girdik."Prof. Dr. Haydar Baş konuşmalarının bir bölümünde de
Milli Ekonomi Modelinden ve
Sosyal Devlet Milli Devlet projelerinden bahsettiler. Bu konuda da özetle şu ifadeleri kullandılar:
"Dünyanın her tarafında fakirlik ve zulüm gören Müslümanların mutlaka ekonomik bağımsızlıklarına kavuşmaları lazımdır. Asırlardır bir yanlışın peşinden koşanlara, haçlıların kapitalist anlayışına karşı ben Milli Ekonomi Modeli ve onun uygulama şekli olan Sosyal Devlet Milli Devlet projelerini geliştirdim. Bu model bizim inancımızın eseridir. Bu konuda dünya çapında sempozyumlar düzenledik ve modelimizi dünyaya duyurduk. İlk sahiplenen Rusya oldu ve 2005 yılından bu yana sürekli yükseldi. Şu anda bizim modelimiz sayesinde dünyanın bir numarası oldu. Kanaatim odur ki Milli Ekonomi Modeli burada da uygulandığı taktirde, buradaki insanlar da refah ve mutluluk elde edecekledir.” Dinlerarası diyalog faaliyetlerine karşı da uyanık olmaları konusunda Necef ulamasını uyardı:
"Dinlerarası Diyalog fitnesiyle aranıza sızabilirler. Vatikan size de bir şekilde el atabilir. Bu konuda uyanık olun. Bakın ben Türkiye'deki dostlarımızı uyardım beni dinlemediler şu anda büyük sıkıntılar çekiyorlar. Siz beni dinleyin ve bu konuda önlem alın." Ehl-i Beyt davasına hizmet adına ve Sünni Şii barışına katkı sağlama adına; bundan sonra yapılabilecekler konusunda da fikirler beyan edildi. Prof. Haydar Baş hocamızın yaptığı konuşmalardan sonra Seyit Salih El Hekim şu talepte bulundu:
"Biz bundan sonra sizinle sürekli irtibat halinde bulunmak ve sadece Ehl-i Beyt konusunda değil Milli Ekonomi Modeli konusunda da bilgi alışverişinde bulunmak istiyoruz. Karşılıklı heyetler kurulsun gerek siz buraya gelerek gerekse de biz Türkiye'ye giderek bu birlikteliğe katkı sağlayalım. Ve Milli Ekonomi Modelini bizler de öğrenelim.”Daha sonra Prof. Dr. Haydar Baş yapılan teklifi memnuniyetle kabul ettiler. Konuşmalardan sonra salonda gayet duygu dolu anlar yaşandı. İlim adamları Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza karşı sevgi ve saygı gösterisinde bulundular. Kalacağımız otellere yerleştik. Sabah namazıyla birlikte havaalanına doğru yol aldık ve İmam Ali (as)'ın mezarı şerifiyle şeref bulan Necef'ten memleketimize doğru yol aldık.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Necef Ulemasına yaptığı konuşmanın gerçekten akıl ve ilim sahipleri tarafından kelime kelime incelenmesi ve buradan dünyaya verilen mesajın iyi anlaşılması lazımdır.
İddia ediyorum ki; Prof. Dr. Haydar Baş gittiği her yere, Hak ve hakikatin mührünü vuruyor, ölçü sunuyor. Ben Necef'te de buna şahit oldum. Düşünebiliyor musunuz; Şii dünyasından önemli ilim adamları pür dikkat 1-2 saat bir Sünni âlimini dinleyecek, tasdik edecek ve programdan sonra Onunla daha yakın olmak için sarmaş dolaş olmak için sevgilerini göstermek için sıraya girecekler.Bu şeref dünyada kaç kişiye nasip olmuştur. Bu değil midir, Müslümanlar arasında tesis edilmek istenen birlik ve kardeşlik? Asırlardır küresel güç ve fitne odakları kavgaya zemin hazırlarken, Prof. Dr. Haydar Baş; Şii'siyle Sünni'siyle Müslümanları kardeş ediyor. İslam'ın tevhit anlayışında, Ehl-i Beyt ortak paydasında birleştiriyor. Nuh'un gemisi hükmünde olan Ehl-i Beyt gemisinde yolculuk ettiriyor.Necef ziyareti maneviyat açısından İmam Ali (as)'ın kabri şerifinin ziyareti dolayısıyla, çok mühim bir ziyarettir. Ancak siyasi olarak da en az Rusya DUMA 'sına yapılan ziyaret kadar önemlidir.Bu ziyaretle birlikte Milli Ekonomi Modeli İslam dünyasının kapılarından da içeri girecek, Necef'te oluşacak gönül bağı vesilesiyle dalga dalga İslam âleminde de yayılacaktır.Bunun ilk sinyalini Seyit Salih El Hekim vermiştir.
"Milli Ekonomi Modelini bize de öğretin" demiştir. Görünen o ki; Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızla birlikte yaptığımız bu maddi ve manevi ziyafet şeklinde geçen ziyaretin etkisinden uzun zaman kurtulamayacağız.Yakalamaya çalıştığımız bu aşk ve heyecanın, ölünceye kadar devam etmesini yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Analizimize başlarken; "bizim nasibimizce yazacağımızı, sizlerin de nasibinizce okuyacak ve değerlendireceğinizi" dile getirdik.Siz değerli okurlarımıza ve dostlarımıza Necef ziyaretinden bir parça olsun, fikrinize ve gönlünüze bir şeyler kazandırabildikse, kendimizi mutlu hissedeceğiz.Rabbim bundan sonraki hayatımızı Ehl-i Beyt'in kutlu davasına hizmetle geçirmeyi ve ahirette de yüce şefaatlerine erişmeyi nasip eylesin. Âmin.
Tabir yerindeyse gerçekten de Prof. Dr. Haydar Baş’ın Necef ziyaretinden sonra Şii ve Sünni dünyasının muhtesipleri birbirleriyle fikir alışverişi yapmaya empati kurmaya birbirini anlamaya gösterdikleri gayretleri artırdılar.Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı ilmi akademik çalışmalarla ortaya koyduğu karanlıkta kalmış gerçekler aydınlığa çıktıkça Türkiye de ve dünyada birlik ve kardeşlik tohumları atıldı meyve verdi.Daha önce adı bile bilinmeyen Gadir-i Hum Bayramı Prof. Dr. Haydar Baş’ın gayretleriyle bütün Müslümanlar tarafından kabul görüp bütün dünya Müslümanları tarafından kutlanmaya başlanmıştır.Prof. Dr. Haydar Baş’ın gayretleri Ehl-i Beyt külliyatıyla, başta Peygamberimizin hayatı Rahmeten Li’l-Alemin Hazreti Muhammed olmak üzere 12 imam, Hz. Fatıma ve Hz. Masuma ile alakalı eserlerle bereket bulmuş,
“Tevhidin Merkezi Ehli Beyt bir hakikattir” tespitiyle taçlanmıştır.Prof. Dr. Haydar Baş’ın bugüne kadar karartılan Ehl-i Beyt gerçeği yolunda açtığı çığırdan nice erler geçecektir. İlim şehrinin kapısı İmam Ali (a.s.) ile buluşup Muhammed(s.a.a.) şehrine girecek, Sultanımız Allah’ın(c.c.) tecellisine mazhar olup rızasına kavuşacaktır.Yolunuz, yolumuz açık olsun. ABDULKADİR UĞUR KEPEKÇİ