Prof. Dr. Haydar Baş Esntitüsü katkıları ile Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)'nın hayatımızdaki yeri nedir?" sorusuna cevap verdiği Meltem Tv'de Haftanın Sohbeti Programında yayınlanan " Kıyamete Kadar Örneğimiz Hz. Muhammed (S.A.A.)’dir" başlıklı söyleşinden alıntı yaparak sizlerle paylaşıyoruz.
Şimdi insanların çeşitli vazifeleri var. Daha doğrusu birçok vazifesi var. Bunlar ehemmiyet sırasına göre ele alındığında bakıyoruz ki kulluk 1. sırada. Yani bizim sadece dünyaya gelişimiz kulluğa bağlı ve diğer vazifeleri bu kulluğun içerisinde bir şubedir.
Evet, insanlara insanların yardım etmesi, insanların hayvanlara yardım etmesi, hayvanlara iyi bakması etrafı ile etba-ı ile iyi geçinmesi, fakiri fukarayı gözetmesi, hülasa bunun çok çeşitleri var. Sayarız bütün bu vazifeleri. Ama bunlar, bu vazifelerin tamamı kulluk kavramının bir şubesi durumundadır. Tamamını ele aldığımız zaman has bir, iyi bir kul olmanın bir sınıfına girer.
Mesela iyi bir aile hayatı, güzel bir cemiyet hayatı, çok mükemmel bir çevre hayatı. Ne bileyim canlı mahlûkatından cansızına kadar her şeyle insanın alakasını kurmak ve onu Allah rızasını endeksleyerek hayatı tamamlamak. İşte kulluğun bir şubesi oluyor. Şimdi bizim bu yolda elbette ki kulluğu kusursuz anlayan ve hayatına geçiren bir örneğe ihtiyacımız var ki; o kulluğu tam uygulayalım, hayatımıza geçirelim.
İşte Peygamber Efendimizde biz bunun en güzel en doruk noktada kemal mertebelerini görüyoruz. Yani “bir kul nasıl olmalıdır?” Baktığımız zaman o şablon hemen önümüze çıkıyor. Kulluk örneği, Allah'ın sevgilisi kulluk örneğidir.
Şimdi tabii kulluk örnekleri, o zaman insanın aldığı her nefesinden, son anına kadar yaşadığı hayatının bütün safhaları, sahneleri onun içerisine giriyor. Onun içine girmeyen hiçbir zaman da olmuyor. Şimdi bazen insan kaba idrak olarak diyebiliyor ki; işte senede bir ay oruç tutmak, günde 5 vakit namaz kılmak, mümkünse iktidarı yerinde mali gücü yerindeyse Hac etmek, ömründe bir defa, hülasa zekâtını vermek gibi İslam’ın şartları, o kulluk kavramının tamamını oluşturmuyor.
Bizim bu dediğimiz çerçeveden, pencereden olaya baktığınız zaman çok daha geniş bir âlem bir ufuk önünüze açılıyor. Yani hayatın tamamı kulluktur. Neden? Peygamber öyle yaşadı da ondan. Allah'ın sevgilisinin hiçbir anı yok ki; O’nun o hali, kulluk hâlinden ari olsun.
O münasebetlerde o tavırlarda yani aile içerisindeki durumu, hali, reisliği, O da Allah'a kulluk babında. Hz. Ayşe ve diğer annelerimizle de olan hukuku, onlarla sohbet etmesi, onlarla oynaması, onlarla yarışması, yani nereden bakarsanız bakın, düşüncesinden tefekküründen eğlenmesine kadar gülmesine kadar sükûnetine kadar. Her şey o aile bütünlüğü içerisinde sırf Allah'a kul olmak içindir. Yani ben nasıl bir insan olayım ki; Allah benden razı olsun. İşte ailesi içerisinde bu hukukun tamamını çok rahat görüyoruz. O bakımdan da Müslüman kendisine en tatlı örneği peygamberde bulması lazım.
Peygamberin dışında bir örnek olursa onu doğruya getirmez taşımaz. Onun için Cenabı Hak;
‘üsvetün hasene’ buyuruyor. “Onda güzel örnekler var.” (Ahzap Suresi 21. Ayet)
İnsanın hatırına gelir ki; bu örnek acaba nedir, istisnası var mı bunun? Eğer, Cenabı Hak Kur'an'ın bazı ayetlerinde buyurmuş olsaydı ki; Muhammedimi siz şu kadar örnek alın, bu kadar almayın; o zaman biz diyecektik ki; peygambere bakacağız ama hayatımızın tamamını kuşatan, çevreleyen onu içine alan bir düşünce tarzına gerek yok. Niye?
Allah, çünkü burada istisna kıldı bu halleri. Kur'an'a baktığımız zaman hiçbir halimiz, onun halinin dışında olmamasının gerektiğini, yine bizatihi Cenabı Hak beyan ediyor. “O’na itaat edin.” diyor.
Çok enteresandır ‘Atiullah ve Atiurresul’. “Bana itaat edeceksiniz” diyor. Ondan sonra kime? “Resulüme”. Beni seveceksiniz, arkasından kimi seveceksiniz? Muhammed'i mi seveceksiniz. (Al-i İmran Suresi 32. Ayet).
Şimdi o kadar Allah ile beraber olmuş ki; Allah zaten O’nu zatının -bu tabirimi şey görün belki biraz ifrat olacak ama- sanki zatının bir gölgesi mesabesinde Cenabı Hak Muhammedine nazar ediyor, öyle bakıyor.
Şimdi böyle bir insan. Onun için şunu demek istiyorum. Yani hayatımızın hiçbir sahası yok ki; Ondan ayrı olsun ve o hayatın parçasını O’nsuz biz değerlendirelim oraya girmesin, Ona bakmayalım, O’nu ölçü almayalım. Aldığımız nefesten verdiğimiz nefese kadar. Bu ticaret olabilir, “canım peygamberdir onun işi insanları Allah'a taşımaktır ticarette ne işi var.”
Cenabı Vacibul Vücud öyle kerem sahibi ki; Onu ticaret de de bir noktaya taşımış. Doruk noktaya taşımış. Hiç ticareti bilmediği halde Hz Hatice validemizle birlikte, ortaklık affedersiniz Onunla birlikte, iş yapıyor. Öyle oluyor ki ticareti hiç bilmeyen insan, öyle muazzam bir kâr getiriyor. Hz. Hatice şaşırıyor. “Allah Allah! Biz bugüne kadar çok insan koyduk bu kervanın başına, ama hiçbiri Muhammed kadar bana verimli bir netice getiremedi. Dürüst bir netice getiremedi, pürüzsüz bir netice getiremedi. Ticareti hem çok temiz hem çok verimli.” Bir manada bereketli de diyebiliriz.
Şimdi ticari yöne de bakıyorsunuz, olayı efendim bu. Şimdi Peygamberimizin hayatımızdaki yeri deyince, olmayan tarafını düşünmek mümkün değil, izah edebildim mi?Kilispostası Haber Servisi
Allah'ın Sevgilisi Kulluk Örneğidir
Resulullah’ın hayatımızdaki yeri nedir? Bi defa kul olarak ona baktığımız zaman kulluğu en doruk noktada Canab-ı Peygamber Efendimizle görüyoruz. Zaten insanların dünyaya geliş maksadı da Allah'a kul olmasıdır. Yani kul olmak için biz geldik.Şimdi insanların çeşitli vazifeleri var. Daha doğrusu birçok vazifesi var. Bunlar ehemmiyet sırasına göre ele alındığında bakıyoruz ki kulluk 1. sırada. Yani bizim sadece dünyaya gelişimiz kulluğa bağlı ve diğer vazifeleri bu kulluğun içerisinde bir şubedir.
Evet, insanlara insanların yardım etmesi, insanların hayvanlara yardım etmesi, hayvanlara iyi bakması etrafı ile etba-ı ile iyi geçinmesi, fakiri fukarayı gözetmesi, hülasa bunun çok çeşitleri var. Sayarız bütün bu vazifeleri. Ama bunlar, bu vazifelerin tamamı kulluk kavramının bir şubesi durumundadır. Tamamını ele aldığımız zaman has bir, iyi bir kul olmanın bir sınıfına girer.
Mesela iyi bir aile hayatı, güzel bir cemiyet hayatı, çok mükemmel bir çevre hayatı. Ne bileyim canlı mahlûkatından cansızına kadar her şeyle insanın alakasını kurmak ve onu Allah rızasını endeksleyerek hayatı tamamlamak. İşte kulluğun bir şubesi oluyor. Şimdi bizim bu yolda elbette ki kulluğu kusursuz anlayan ve hayatına geçiren bir örneğe ihtiyacımız var ki; o kulluğu tam uygulayalım, hayatımıza geçirelim.
İşte Peygamber Efendimizde biz bunun en güzel en doruk noktada kemal mertebelerini görüyoruz. Yani “bir kul nasıl olmalıdır?” Baktığımız zaman o şablon hemen önümüze çıkıyor. Kulluk örneği, Allah'ın sevgilisi kulluk örneğidir.
Şimdi tabii kulluk örnekleri, o zaman insanın aldığı her nefesinden, son anına kadar yaşadığı hayatının bütün safhaları, sahneleri onun içerisine giriyor. Onun içine girmeyen hiçbir zaman da olmuyor. Şimdi bazen insan kaba idrak olarak diyebiliyor ki; işte senede bir ay oruç tutmak, günde 5 vakit namaz kılmak, mümkünse iktidarı yerinde mali gücü yerindeyse Hac etmek, ömründe bir defa, hülasa zekâtını vermek gibi İslam’ın şartları, o kulluk kavramının tamamını oluşturmuyor.
Bizim bu dediğimiz çerçeveden, pencereden olaya baktığınız zaman çok daha geniş bir âlem bir ufuk önünüze açılıyor. Yani hayatın tamamı kulluktur. Neden? Peygamber öyle yaşadı da ondan. Allah'ın sevgilisinin hiçbir anı yok ki; O’nun o hali, kulluk hâlinden ari olsun.
O münasebetlerde o tavırlarda yani aile içerisindeki durumu, hali, reisliği, O da Allah'a kulluk babında. Hz. Ayşe ve diğer annelerimizle de olan hukuku, onlarla sohbet etmesi, onlarla oynaması, onlarla yarışması, yani nereden bakarsanız bakın, düşüncesinden tefekküründen eğlenmesine kadar gülmesine kadar sükûnetine kadar. Her şey o aile bütünlüğü içerisinde sırf Allah'a kul olmak içindir. Yani ben nasıl bir insan olayım ki; Allah benden razı olsun. İşte ailesi içerisinde bu hukukun tamamını çok rahat görüyoruz. O bakımdan da Müslüman kendisine en tatlı örneği peygamberde bulması lazım.
Peygamberin dışında bir örnek olursa onu doğruya getirmez taşımaz. Onun için Cenabı Hak;
‘üsvetün hasene’ buyuruyor. “Onda güzel örnekler var.” (Ahzap Suresi 21. Ayet)
İnsanın hatırına gelir ki; bu örnek acaba nedir, istisnası var mı bunun? Eğer, Cenabı Hak Kur'an'ın bazı ayetlerinde buyurmuş olsaydı ki; Muhammedimi siz şu kadar örnek alın, bu kadar almayın; o zaman biz diyecektik ki; peygambere bakacağız ama hayatımızın tamamını kuşatan, çevreleyen onu içine alan bir düşünce tarzına gerek yok. Niye?
Allah, çünkü burada istisna kıldı bu halleri. Kur'an'a baktığımız zaman hiçbir halimiz, onun halinin dışında olmamasının gerektiğini, yine bizatihi Cenabı Hak beyan ediyor. “O’na itaat edin.” diyor.
Çok enteresandır ‘Atiullah ve Atiurresul’. “Bana itaat edeceksiniz” diyor. Ondan sonra kime? “Resulüme”. Beni seveceksiniz, arkasından kimi seveceksiniz? Muhammed'i mi seveceksiniz. (Al-i İmran Suresi 32. Ayet).
Şimdi o kadar Allah ile beraber olmuş ki; Allah zaten O’nu zatının -bu tabirimi şey görün belki biraz ifrat olacak ama- sanki zatının bir gölgesi mesabesinde Cenabı Hak Muhammedine nazar ediyor, öyle bakıyor.
Hz. Adem’in duası “Beni Muhammed’inin hatırı için affeyle!”
Hz. Âdem Safiyyullah Efendimiz “Beni Muhammed’inin hatırı için affeyle!” diye niyaz ettiğinde; “Nerden biliyorsun?” dediğinde “Beni Cennette halk ettiğinde şehadet cümlesinde bir sen bir de o vardı” diyor. “ ‘Elle ilahe illallah ve enne Muhammeden abduhü ve Resulüh’ Cennetin kapısında bunlar mevcut. Anladım ki en çok onu seviyorsun. Evet, zahira benim sulbümden gelecek, ama hakikatte biz onun maneviyatından bir parçayız.” Yani o bile efendim Cebeli Rahme’de, rahmet dağında, Allah'ın mağfiretinden istifade ederken Resûlullah’ı vesile kılarak Allah'tan rahmet dilemiştir.Şimdi böyle bir insan. Onun için şunu demek istiyorum. Yani hayatımızın hiçbir sahası yok ki; Ondan ayrı olsun ve o hayatın parçasını O’nsuz biz değerlendirelim oraya girmesin, Ona bakmayalım, O’nu ölçü almayalım. Aldığımız nefesten verdiğimiz nefese kadar. Bu ticaret olabilir, “canım peygamberdir onun işi insanları Allah'a taşımaktır ticarette ne işi var.”
Cenabı Vacibul Vücud öyle kerem sahibi ki; Onu ticaret de de bir noktaya taşımış. Doruk noktaya taşımış. Hiç ticareti bilmediği halde Hz Hatice validemizle birlikte, ortaklık affedersiniz Onunla birlikte, iş yapıyor. Öyle oluyor ki ticareti hiç bilmeyen insan, öyle muazzam bir kâr getiriyor. Hz. Hatice şaşırıyor. “Allah Allah! Biz bugüne kadar çok insan koyduk bu kervanın başına, ama hiçbiri Muhammed kadar bana verimli bir netice getiremedi. Dürüst bir netice getiremedi, pürüzsüz bir netice getiremedi. Ticareti hem çok temiz hem çok verimli.” Bir manada bereketli de diyebiliriz.
Şimdi ticari yöne de bakıyorsunuz, olayı efendim bu. Şimdi Peygamberimizin hayatımızdaki yeri deyince, olmayan tarafını düşünmek mümkün değil, izah edebildim mi?Kilispostası Haber Servisi