Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü katkıları ile Prof. Dr. Haydar Baş'ın “Allah ve melekleri Muhammed'ine salat ve selam okuyor.” ayeti çerçevesinde Peygamber Efendimiz (s.a.a.)'e yüce Allah'ın sevgisini anlattığı sohbetini Meltem Tv'de Haftanın Sohbeti Programında yayınlanan " Kıyamete Kadar Örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.a.)’dir" başlıklı söyleşinden alıntı yaparak sizlerle paylaşıyoruz.
‘estaizu billah innallahe ve melaiketehu yusallune Alennebi’ Çok enteresan bu ayete baktığımızda değil mi? Hocam “Allah ve melekleri Muhammed'ine salat ve selam okuyor.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)
Hem dedi kim: "Yâ Muhammed ben seni.
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı.
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi'râc eyleyûb etdin niyâz.
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân.
Ümmühân'ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser.
Cümlesin eshâbına verdi haber.”Yani Allah'la o kadar arkadaş olmuş ki; bir söz vardır; “içli dışlı.” Şimdi Allah'a o hem naz makamında, hem niyaz makamında, yakınlığı olan, bir dost. Bir insan Cenabı Hakk'a naz ile niyaz ile yakındır. Ya nazla yakınsınız, yahut da niyazla yakınsınız.
Bir de bir sağanak, bir âlem, ortalık katılıyor biri birine. Şimdi bu bir naz ehlidir. Allah’ın nazlı kullarının, naz ehlinin hali çok farklıdır. Yani Cenab-ı Haktan da istediği zaman bunu alır. Bunu bir sohbetimde anlatmıştım hatırıma geldi, bir daha anlatayım.
-Ne sizin çoluk çocuğunuz yok mu? Yok.
Afedersiniz meczup bir zat: “Yahu Musa’ya demediniz mi bunu Cenabı haktan isterdi size en azından bir iki tane evlat verirdi.”
-Dedik!
-Ne dedi?
-Bize dedi ki “Allah'ın katında böyle bir takdir yok size” Allah Allah!..
-Onun da elinde böyle bir değnek varmış. “Yahu senin rahmetin de yok mu?” tak bir tane yere vurur. “Senin Lütfun da yok muydu?” tak bir tane daha. “Kerem'in de yok muydu?” tak bir tane daha.
Şimdi adamın yaşı 70- 80. Yani ne karıdan bir şey olur ne erkekten. Çoluk çocuğun olması mümkün değil. Aradan bir zaman geçiyor. Allah Allah! O kadıncağız ikişer üçer birden doğuruyor. Beş altı tane neyse çocuk oluyor.
Günlerden bir gün Hz. Musa o haneye rastlıyor.
-“Allah Allah! Bu çocuklar kimin?”
-Bizim.
-Nerden çıktı bunlar? Böyle böyle…
-Ne dedi?
-“Rahmetin de yok muydu? Kerem'in de yok muydu?”
O zaman, Hz Musa tabi sır ehli bir zat. Anlıyor ki; evet biz her ne kadar bunu kaderde görmediysek de Allah'ın lütfunda var, Kerem'inde var, ihsanında da var. O da elini uzatmış oradan almış bu tarafa aktarmış. Yani olayın özü budur.
Onun için Allah'ın rahmetinden kul ümit kesmez. Her sebebe her vesileye sarılması lazım. İşte o baş sebep Allah'ın sevgilisi Hz. Muhammed Aleyhisselamdır.
Bir bu yönüyle Allah yakındır, yani naz makamından Allah yakındır. Naz ehli dedik onun için anlattık. Farkındaysanız. Bir de niyaz ehli vardır ki rütbesi çok yücedir. Naz ehlinin rütbesinin fazla büyük olmasına gerek yok naz ehli nazlanmış çocuğa benzer. Çocuk gelir cebinden istediğini alır, ne ceza verirsin ne bir şey, sadece “heyt” dersin ama gene bildiğini okur. Evliya-i kiram hazeratı böyledir. O naz ehli zümre. Cenabı Hakla böyle, ara sıra da cedelleşirler yani, senle benle konuşur gibi sanki münazara ederler “Niye bunu böyle yaptın?”
Hatırıma geldi.
Bir Yağmur acayip etti, güzlük. Fasulyeydi, Mısır'dı, Yulafdı, Çavdardı hepsini allak bullak etti. Hiçbir şey kalmadı. Mürüdanı ile birlikte yürüyor. Enteresan da biri. Böyle bakmış sağa sola hiçbir şey kalmadı “Ulan Rabbim” demiş, “Ha bu yaptığını uşaklar da yapmaz.” Tabii kendine geldi “Sakın Ağa benim söylediğimi söylemeyin ha.” O bir naz hali, bir anda çıktı gitti.
Yani evliyanın bir bu sınıfı vardır. Şimdi sorarsın bizim bu dediğimiz; “olmaz canım.” Nasıl olmaz ya kardeşim? Yeter ki “Allah ol desin, küçücük bir serçe koca insanı yesin.”
Bir serçe kuşu geliyor bir taş atıyor. Nohut tanesi kadar taş, bir orduyu helak ediyor. Bu oluyor da bunun niçin olmasın, onu söyle bana. Sen inkâra başladın mı, o inkârın sonu gelmez. Bir sürü felsefe yaparsın.
İkrar edeceksin, iman edeceksin. Allah'ın gücü her şeye Kadir. Bunu derken “sana düşen vazifeyi bırak terket” diyen mi var? Yok…Üzerine düşeni de eda et. Ama bunları da unutma! Bunlar takviye kuvvetler, değil mi?
Bir devletin dahi takviyeye ihtiyacı var da sen ben kim oluyoruz. Hepimizin takviyeye ihtiyacı var. Niyaz ehli işte peygamber, asıl bu yönüyle niyaz ehli böyle generaller paşaları var ya. İşte omuzlarında rütbeler bu demek. Peygamber Efendimiz aynı zamanda bu yönüyle de beşeriyetin, insanlığın en üstünü en efdali. Allah şefaatinden mahrum eylemesin.
Şimdi Ona baktığımız zaman işte Allah o kadar seviyor onu ki hem naz yönünden hem niyaz yönünden “Ben ona Meleklerimle Salât ve selâm okuruz” diyor.
“Ey iman edenler siz de salat ve selam okuyun Muhammedime.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)
“Allah ve melekleri Muhammed'ine salat ve selam okuyor.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)
Allah o kadar O’na Efendim yakınlığını izhar etmiş ki Kur'an'da; hürmetle saygıyla andığı tek bir varlığı var. O da Muhammedi.‘estaizu billah innallahe ve melaiketehu yusallune Alennebi’ Çok enteresan bu ayete baktığımızda değil mi? Hocam “Allah ve melekleri Muhammed'ine salat ve selam okuyor.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)
Salat-ü selam nedir?
“Allahümme salli alâ muhammedin ve ala ali Muhammmed’Bunu kim okuyor. Allah okuyor.Kime okuyor? Muhammedine okuyor.Mevlid-i Şerif'in müellifi Süleyman Çelebi Hazretleri
“Bîle yazdım âdım ile âdını.Hem dedi kim: "Yâ Muhammed ben seni.
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı.
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi'râc eyleyûb etdin niyâz.
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân.
Ümmühân'ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser.
Cümlesin eshâbına verdi haber.”Yani Allah'la o kadar arkadaş olmuş ki; bir söz vardır; “içli dışlı.” Şimdi Allah'a o hem naz makamında, hem niyaz makamında, yakınlığı olan, bir dost. Bir insan Cenabı Hakk'a naz ile niyaz ile yakındır. Ya nazla yakınsınız, yahut da niyazla yakınsınız.
Allah’ın Naz Ehli Kulları
Yağmur Duası
Naz ehli Allah'ın dostları vardır. Hakikaten bakarsın haline, delinin teki. Fakat Allah nazlandırdı o kullarını. Halk arasında bunlar görülür, tipik insanlardır. Daha ziyade bunlara meczup denir. Efendim ileri-geri konuşuyorlar. Bir zat anlatmıştı. Arif'i Billahlardan bir tanesi böyle kendisini de çok gizliyor. Millet yağmur duasına çıkıyor, dua ediyorlar. Yağmur yağmıyor. Geliyor, işte hem affedersiniz dalga geçmek. ‘Yahu sen olmadığın için işte yağmur da Allah bize bunu vermedi.” Kimi yine inanıyor, kimi inanmıyor işte. Bazıları da hani dalga geçiyorlar, yani sen olsaydın Allah verirdi gibi dercesine. Dokunuyor O’na, neticede O da insandır. Alıyor eline pazardan tereyağını, başlıyor; “Yağdır ha, Yağdır ha, Yağdır ha, Yağdır ha, yağdır ha.”Bir de bir sağanak, bir âlem, ortalık katılıyor biri birine. Şimdi bu bir naz ehlidir. Allah’ın nazlı kullarının, naz ehlinin hali çok farklıdır. Yani Cenab-ı Haktan da istediği zaman bunu alır. Bunu bir sohbetimde anlatmıştım hatırıma geldi, bir daha anlatayım.
Hz. Musa’nın Çocuk Duası
Hz Musa bir gün böyle geçerken bir haneye, bir aileye rastlıyor, in yok, cin yok.-Ne sizin çoluk çocuğunuz yok mu? Yok.
Afedersiniz meczup bir zat: “Yahu Musa’ya demediniz mi bunu Cenabı haktan isterdi size en azından bir iki tane evlat verirdi.”
-Dedik!
-Ne dedi?
-Bize dedi ki “Allah'ın katında böyle bir takdir yok size” Allah Allah!..
-Onun da elinde böyle bir değnek varmış. “Yahu senin rahmetin de yok mu?” tak bir tane yere vurur. “Senin Lütfun da yok muydu?” tak bir tane daha. “Kerem'in de yok muydu?” tak bir tane daha.
Şimdi adamın yaşı 70- 80. Yani ne karıdan bir şey olur ne erkekten. Çoluk çocuğun olması mümkün değil. Aradan bir zaman geçiyor. Allah Allah! O kadıncağız ikişer üçer birden doğuruyor. Beş altı tane neyse çocuk oluyor.
Günlerden bir gün Hz. Musa o haneye rastlıyor.
-“Allah Allah! Bu çocuklar kimin?”
-Bizim.
-Nerden çıktı bunlar? Böyle böyle…
-Ne dedi?
-“Rahmetin de yok muydu? Kerem'in de yok muydu?”
O zaman, Hz Musa tabi sır ehli bir zat. Anlıyor ki; evet biz her ne kadar bunu kaderde görmediysek de Allah'ın lütfunda var, Kerem'inde var, ihsanında da var. O da elini uzatmış oradan almış bu tarafa aktarmış. Yani olayın özü budur.
Onun için Allah'ın rahmetinden kul ümit kesmez. Her sebebe her vesileye sarılması lazım. İşte o baş sebep Allah'ın sevgilisi Hz. Muhammed Aleyhisselamdır.
Bir bu yönüyle Allah yakındır, yani naz makamından Allah yakındır. Naz ehli dedik onun için anlattık. Farkındaysanız. Bir de niyaz ehli vardır ki rütbesi çok yücedir. Naz ehlinin rütbesinin fazla büyük olmasına gerek yok naz ehli nazlanmış çocuğa benzer. Çocuk gelir cebinden istediğini alır, ne ceza verirsin ne bir şey, sadece “heyt” dersin ama gene bildiğini okur. Evliya-i kiram hazeratı böyledir. O naz ehli zümre. Cenabı Hakla böyle, ara sıra da cedelleşirler yani, senle benle konuşur gibi sanki münazara ederler “Niye bunu böyle yaptın?”
Hatırıma geldi.
Haçkalı Baba ve Naz Makamı
Biz de bir Haçkalı merhum var. Allah gani gani rahmet eylesin şefaatinden mahrum etmesin. Sonbaharda bizim Trabzon'un iklimini bilirsiniz, öyle pek şey iç açıcı değildir.Bir Yağmur acayip etti, güzlük. Fasulyeydi, Mısır'dı, Yulafdı, Çavdardı hepsini allak bullak etti. Hiçbir şey kalmadı. Mürüdanı ile birlikte yürüyor. Enteresan da biri. Böyle bakmış sağa sola hiçbir şey kalmadı “Ulan Rabbim” demiş, “Ha bu yaptığını uşaklar da yapmaz.” Tabii kendine geldi “Sakın Ağa benim söylediğimi söylemeyin ha.” O bir naz hali, bir anda çıktı gitti.
Yani evliyanın bir bu sınıfı vardır. Şimdi sorarsın bizim bu dediğimiz; “olmaz canım.” Nasıl olmaz ya kardeşim? Yeter ki “Allah ol desin, küçücük bir serçe koca insanı yesin.”
Bir serçe kuşu geliyor bir taş atıyor. Nohut tanesi kadar taş, bir orduyu helak ediyor. Bu oluyor da bunun niçin olmasın, onu söyle bana. Sen inkâra başladın mı, o inkârın sonu gelmez. Bir sürü felsefe yaparsın.
İkrar edeceksin, iman edeceksin. Allah'ın gücü her şeye Kadir. Bunu derken “sana düşen vazifeyi bırak terket” diyen mi var? Yok…Üzerine düşeni de eda et. Ama bunları da unutma! Bunlar takviye kuvvetler, değil mi?
Bir devletin dahi takviyeye ihtiyacı var da sen ben kim oluyoruz. Hepimizin takviyeye ihtiyacı var. Niyaz ehli işte peygamber, asıl bu yönüyle niyaz ehli böyle generaller paşaları var ya. İşte omuzlarında rütbeler bu demek. Peygamber Efendimiz aynı zamanda bu yönüyle de beşeriyetin, insanlığın en üstünü en efdali. Allah şefaatinden mahrum eylemesin.
Şimdi Ona baktığımız zaman işte Allah o kadar seviyor onu ki hem naz yönünden hem niyaz yönünden “Ben ona Meleklerimle Salât ve selâm okuruz” diyor.
“Ey iman edenler siz de salat ve selam okuyun Muhammedime.” (Ahzab Suresi, 56. Ayet)