Orta Çağ Kilisesinin; insanların en hassas yönünü oluşturan dini değerlerdeki bilgisizliğini suistimal ederek bunu siyasi otoritenin devamı için baskı aracı olarak kullanması ; tarihin en acı olaylarını ortaya çıkarmıştır.Psikolojik rahatsızlığı olanların içlerine şeytan girmiş denilerek kazanlarda kaynatılıp tam tamların çalındığı dönemde Osmanlı İmparatorluğunda musiki ile ruhi hastalıkların tedavisinin bilimselleştirilmiş olması, aradaki uçurumun ne boyutta olduğunu gözler önüne serer.
Batı Medeniyeti 1789 Fransız İhtilali ile elde edilen fikri değerlere kendi içlerinde verdikleri kanlı ve soykırım sayılacak olaylar neticesinde ulaştılar. İnsanlık tarihinin akıl almaz, en dehşet verici cinayetleri; batı idarecileri tarafından; halka ihsan edilmesi gerektiği düşünülen hakların zorla alımında yaşandı. 18. yy’da, insanın düşünen ve gülen bir hayvan olduğu fikrinin yaygın olması; İngiltere’de baş gösteren Sanayi Devrimi ve buna bağlı olarak beliren ekonomik gelişme ile egemen burjuvazinin (zengin sınıfın) diğer sınıflar üzerinde baskı kurması, zengin ve egemen konumunu sürdürmek için terör yöntemine başvurması insan hakları savaşımını ön plana çıkarmıştır. Bundan dolayıdır ki batı medeniyetine göre insanın sahip olduğu hak ve değerler; doğuştan var olagelen değil; sonradan sosyoekonomik mücadelelerle kazanılan haklardır ve zamana göre değişir Geçmişte yaşanılan bu tür acı olaylar nedeniyle batı; kendi dahil her şeyden şüphe eder.
Bu şüpheci anlayış; reform ve rönesans hareketleri ve kültürel yozlaşma yoluyla yaşama dair bütün her şeyimize sirayet etmiştir. Millet bilincinde tarihi gelişimle tahlil edilmeyen, örf, adet ve gelenek süzgecinden geçirilmeyen, milliyetimize vereceği zarar değerlendirilmeyen bu düşünce birikiminden çıkacak neticeyi hayra yormak pek mümkün olamamaktadır. 350 Milyar dolar toplam iç ve dış borçla; IMF Mevzuatına göre dört kez haczedilecek konuma gelen, 12.000 km uzaktan gelen hamburgerin pazarı olan fakat sınır komşusuna 1 Kg tavuk satamayan, bütün maden medeniyetlerine beşiklik etmiş savaşla bağımsızlığını kazandığı coğrafyasını değiştirdiği iki kanun maddesiyle itilaf devletleri sermayesine teslim eden, tarihte sancağı olan (Irak, Suriye) sınır komşularında öldürülen vatandaşlarının kanını terazideki paraya göre değerlendiren, sınır ötesinde kurulan devlete boğun eğen ülkemin insanlarının tarihi tekerrürü yaşamaması için tarihten ibret alması gerekir. Bir devletin hükümranlık hakkının en önemli göstergesi Adalet Mekanizması ve onun işleyişidir.Genel bütçedeki Adalet Bakanlığı’nın payı binde üçtür.Eğer siz adaleti sağlayamaz iseniz mülkün temeli yerinde değil demektir.Bir sanık Adliye Binasına veya mahkeme salonuna girdiğinin; makam arabasından, yoldan geçenin hakim veya bir savcı olduğunun ;işlediği suça mukabil adaletli , ıslah edici bir ceza alacağının farkında olamıyorsa o ülkede adaletten ve devletin hükümranlık hakkından bahsedilemez. Önemli olan yasayı uygulamak değil adaletin sağlanmasıdır.ABD’nin eyaletlerinin % 40’ında hala idam cezası yürürlükte iken binlerce insan öldürenlerin bir elinin balda öbür elinin dağda; dağdakinin bağda dolaşmasını akıl, mantık, vicdan ve mer’i mevzuata göre izah etmek mümkün değildir.Bunun izahını ancak Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde bulabiliriz. Dicle kenarındaki kuzudan sorumlu b(s)izler : Dicle’yi kurt kaptı!! Yazan: Oğuzhan GÖKBAYRAM
Batı Medeniyeti 1789 Fransız İhtilali ile elde edilen fikri değerlere kendi içlerinde verdikleri kanlı ve soykırım sayılacak olaylar neticesinde ulaştılar. İnsanlık tarihinin akıl almaz, en dehşet verici cinayetleri; batı idarecileri tarafından; halka ihsan edilmesi gerektiği düşünülen hakların zorla alımında yaşandı. 18. yy’da, insanın düşünen ve gülen bir hayvan olduğu fikrinin yaygın olması; İngiltere’de baş gösteren Sanayi Devrimi ve buna bağlı olarak beliren ekonomik gelişme ile egemen burjuvazinin (zengin sınıfın) diğer sınıflar üzerinde baskı kurması, zengin ve egemen konumunu sürdürmek için terör yöntemine başvurması insan hakları savaşımını ön plana çıkarmıştır. Bundan dolayıdır ki batı medeniyetine göre insanın sahip olduğu hak ve değerler; doğuştan var olagelen değil; sonradan sosyoekonomik mücadelelerle kazanılan haklardır ve zamana göre değişir Geçmişte yaşanılan bu tür acı olaylar nedeniyle batı; kendi dahil her şeyden şüphe eder.
Bu şüpheci anlayış; reform ve rönesans hareketleri ve kültürel yozlaşma yoluyla yaşama dair bütün her şeyimize sirayet etmiştir. Millet bilincinde tarihi gelişimle tahlil edilmeyen, örf, adet ve gelenek süzgecinden geçirilmeyen, milliyetimize vereceği zarar değerlendirilmeyen bu düşünce birikiminden çıkacak neticeyi hayra yormak pek mümkün olamamaktadır. 350 Milyar dolar toplam iç ve dış borçla; IMF Mevzuatına göre dört kez haczedilecek konuma gelen, 12.000 km uzaktan gelen hamburgerin pazarı olan fakat sınır komşusuna 1 Kg tavuk satamayan, bütün maden medeniyetlerine beşiklik etmiş savaşla bağımsızlığını kazandığı coğrafyasını değiştirdiği iki kanun maddesiyle itilaf devletleri sermayesine teslim eden, tarihte sancağı olan (Irak, Suriye) sınır komşularında öldürülen vatandaşlarının kanını terazideki paraya göre değerlendiren, sınır ötesinde kurulan devlete boğun eğen ülkemin insanlarının tarihi tekerrürü yaşamaması için tarihten ibret alması gerekir. Bir devletin hükümranlık hakkının en önemli göstergesi Adalet Mekanizması ve onun işleyişidir.Genel bütçedeki Adalet Bakanlığı’nın payı binde üçtür.Eğer siz adaleti sağlayamaz iseniz mülkün temeli yerinde değil demektir.Bir sanık Adliye Binasına veya mahkeme salonuna girdiğinin; makam arabasından, yoldan geçenin hakim veya bir savcı olduğunun ;işlediği suça mukabil adaletli , ıslah edici bir ceza alacağının farkında olamıyorsa o ülkede adaletten ve devletin hükümranlık hakkından bahsedilemez. Önemli olan yasayı uygulamak değil adaletin sağlanmasıdır.ABD’nin eyaletlerinin % 40’ında hala idam cezası yürürlükte iken binlerce insan öldürenlerin bir elinin balda öbür elinin dağda; dağdakinin bağda dolaşmasını akıl, mantık, vicdan ve mer’i mevzuata göre izah etmek mümkün değildir.Bunun izahını ancak Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde bulabiliriz. Dicle kenarındaki kuzudan sorumlu b(s)izler : Dicle’yi kurt kaptı!! Yazan: Oğuzhan GÖKBAYRAM