Abdülbaki Gölpınarlı Hz. Ömer'in vefatından sonra toplanan Şûra hakkında şöyle yazıyor:
Ömer'in defninden sonra Ebû Talha, Şûra erkânını topladı. Kendisi de silahlı erlerle kapıyı çevirdi. Abdurrahman, "İçinizden hanginiz, kendisini halifelikten azleder, halife olmak istemeyeniniz var mı" dedi. Kimse bu soruyu cevaplandırmadı. Kendisi, "Önce ben, kendimi halifelikten azlediyorum" dedi. Ondan sonra Hz. Ali'ye dönüp "Yâ Ali, halife olunca Allah'ın buyruğuna uyup Resûlullah'ın sünnetine tâbi olarak senden önceki iki halifenin tuttuğu yolu tutacak mısın?" dedi.
Hz. Ali; "Allah'ın emrine, Hz. Peygamber'in sünnetine uyacağım" dedi. Abdurrahman, üç kere bu soruyu sordu, üçünde de aynı cevabı aldı.
Bundan sonra Osman'a dönüp aynı soruyu üç kere sordu, üçünde de "Evet, Allah ermine, Peygamber sünnetine uyup ilk iki halifenin yolunu tutacağım" cevabını aldı. Bunun üzerine Abdurrahman, "Boynumdaki yükü Osman'ın boynuna yüklüyorum" deyip ona biat etti.
Abdurrahman, sonradan Osman zamanındaki kargaşalıklar yüzünden ona gücenmiş hatta bir defasında, yanına bir adam göndererek ona şu sözleri söylemesini emretmişti:
"Ne diye halkın başına seni getirdim, bilmem ki? Bende öyle meziyetler vardı ki sende yoktu. Ben Bedir savaşında bulundum, sen bulunmadın. Ben Rıdvan biatinde bulundum, sen yoktun. Ben Uhud savaşında sabrettim, sen kaçtın."
Osman, bir yapı yaptırıp halka yemek verdiği sırada Abdürrahman'ı da dâvet etmişti. Abdurrahman orda da ileri-geri söylenmiş hatta senin biatinden Allah'a sığınırım demişti. Abdürrahman'ın hastalığında Osman, hâl hatır sormaya gitmişti, fakat Abdurrahman onunla konuşmadı. (Şerh-u Nehcü'l-Belâga, 1, 39; Tecrid'us-Sarih, Mısır, 1323,2, s.58).
Osman, Hicret'in yirmi üçüncü yılı sonlarında halifelik makamına gelmişti. Ömer'in dediği gibi bütün valilikleri akrabasından ve boyundan adamlara vermeye başladı. Otuzuncu yılda, Ömer'in zamanından beri Şam valiliğinde bulunmuş ve orda büyük bir nüfuz elde etmiş olan Muâviye, Hz. Peygamber'in pek sevdiği Hz. Ebû Zer'den şikâyet etmiş ve Medine'ye alınmasını rica etmişti. Muâviye'ye göre Hz. Ebû Zerr, halkı Osman'ın aleyhine teşvik ediyordu.
Hz. Ebû Zerr, Hz. Peygamber'in vefatından sonra Selmân, Mikdâd, Ammâr ve diğer bazı kişilerle beraber Hz. Ali'nin halife olmasını isteyenlerdendi. Bu yüzden Ümeyyeoğullarının düşmanlığını kazanmıştı.
Hz. Peygamber, bu zâtın karakterini anlatırken, "Gökyüzünde de, yeryüzünde de Ebû Zerr'den daha doğru sözlü kimse yoktur" buyurmuştu. (Câmiü's-Sagir, 2, s.121).
Hz. Ebû Zerr, Muâviye'nin hazine yapmasının, mal toplanmasının aleyhinde bulunuyordu. Muâviye, onu ilzâm etmek için adamıyla bin altın göndermişti. Hz. Ebû Zerr, o gece uykusunu terk ederek altınları, yoksullara dağıtmıştı. Muâviye'nin adamı, ertesi sabah gelip "ben yanlışlıkla sana vermişim, paraları geri ver" deyince Hz. Ebu Zerr, "ben onların hepsini dağıttım, efendine söyle, bana üç gün mühlet versin de çaresine bakayım" diye haber göndermişti. Muâviye, bu tecrübeden sonra Hz. Ebû Zerr'in sözüyle özünün bir olduğunu görerek sürülmesinden başka çare bulamamış, Osman'a yazmıştı.
(Kilis Postası Haber Merkezi)